Öykü tınısıdır Jinda
Jinda... Namluya sürülmüş bir sevda yakarışı. Amansız...
Jinda Çölemerik"tir. Sümbülle bakışan akşam gözlü bir efsane. Gever"dir. Nefesinizin alabildiği kadar bir mavzer soluğu. Navşar"dır. Unutulmuş bir tadın yeniden keşif edilişi. Ve bir yanı Irak olan Çel"dir. Eski eğirme dişli bir tel tarak.
Bir asude çiçektir, bir dağ lalesi, bir kelebektir kanatlarında mercan benekler. Jinda hergün çiçeklerin açışını izler durmadan. Çünkü aşk ikliminin kahverengi tayıdır. Mevsime sürse kendini bahar atlas gibi yayılır toynaklarına
Tan ağarırken konuşur börtü böcekle. Irmak boylarında bir türküdür. Yasaklı, kimsenin bilmediği bir dilde uzun cümleler kurar sitemkâr ve biçare.
Reyhandır kokudan isyan anaçlığına soyunur
Jinda, tırnakları çatlamış bir aşkın soykırımıdır. Taşa vurulmuş bir kristal parçanın tuz buz dağılışıdır.
Jinda yürekte köz!
İki bulutun çarpışmasıdır hırslı ve acımasız. Şimşek üreten yüreğin ateşlenmesidir nisan bitimine doğru, karanlığı korku dehlizine gömen
Jinda bir dil alışkanlığıdır.
İnadına vücut bulmaya yaşamaya çalışan bir dil. İki cümle arası yol uzaklığı. Israrlı bir rüzgârın kollarında salınan yaprağın belirsizliği
Amansız bir savruluş
Aşkın pusatsız suratına sürülen saman alevi kadar saldırgan ve ispirto yakıcılığı.
Yoksa biz ölü müyüz Jinda, toprağın yazgısına kırk bin defa sürülmüş kara saban mıyız?
Bu yazgı böyle yazılmamalıydı bilesin isterim.
Saatleri kıralım, kum saatinin boğumunu da, tarihe ceberut failler getirelim yeniden.
Kâğıtları ormanına yollamalıyız.
Ormanlar ki havayı yaratan tanrılar gibi semaha durur.
Bir senin yüzüne ay diliyle yazmalıyız aşkı, Birde yüreğine güneşin dudaklarını koymalıyız. Bu sevda ikliminin ilk karıdır toprağın bağrına düşen.
Bu sevda iki dağ silsilesinin paldır küldür dövüşmesidir.
Günahsız sevişmelerin gürzünde inleyen ah.
Son bir kez dudaklarınla kenti oku. Gözlerinle ölç yeryüzünün fahişeliğini, hukuksuz kalsın saçların rüzgârda.
Umarsız... Cesur ve mağrur
Değmesin perçemin suya Jinda!
Sevda, sevda çoğalmış akşamların kurban
Yastığa koy başını, gölgemiz uykuya varsın.
Bizim burada çiçekler dört yaprak açmazdan evvel de çiçektir çünkü
Onun için acıdan kurşunlar namluda şişer Jinda