Fikret Yaşar’sız Cilo Dağları...
İlk durak, Fikret Abi’nin dostlarıyla kahvaltı yaptığı soğuk kaynak suyun aktığı çeşme başı oldu. Dostları önce saygı duruşunda bulundu, ardından Fikret abilerini anlattı.
Dr. Recep Yaşar yazdı:
Benim Mamocan’ım
O mahallemizin Fikret Abi’siydi, yakışıklılığı, sevecenliği, mütevazılığı ile hepimizin gönlündeydi. Bizden önceki kuşaktılar; yıllar aramızdaki kuşak farkını azalttıkça, Fikret Abi’nin yerini Mamo aldı. Son dönemde ise birbirimize “Mamocan” demeye başladık. Hayatın bizi zorlu kavşaklarda daha sık bir araya getirmesinin sonucu gibi görünse de, aslında bizlerin beslendiği ikili kültürün yansımasıydı “Mamo-can”.
Kendi kültürüne sahip çıktığı kadar, evrensel değerlere ve çok kültürlülüğe önem veren Mamocan Fikret, eşitliğe, adalete, bağımsızlığa olan inancı ve mücadelesini aynı zamanda çevreci kimliği ile pekiştirdi. Doğaya olan sevgisini eyleme dönüştürdü ve Cilo Doğa Severler Spor Kulübü’nü kurdu. Aşık olduğu dağlar artık onun meskeniydi. Yüzölçümünün yüzde 87’sini dağların oluşturduğu “Dağlar Şehri Hakkari” onun vazgeçilmeziydi.
Cilo Buzul Sıradağları, Türkiye’nin en yüksük ikinci zirvesi olan Reşko (Uludoruk, Durik Zirvesi, 4135 m.), Hamza Dağları, Karadağ, Sümbül, İkiyaka, Sat, Geverok, Mor Dağı ve diğerleri, buralarda olmayı sağlığına tercih edecek kadar sevdi, Mamocan Fikret.
Yine zamansız bir ayrılık Fikret Abimizi, Mamocanımızı bizden ayırdı. Erken ayrılıkların dayanılmazlığı omuzlarımdaki ağır yükü daha da arttırıyordu. Böyle zamanlarda dostların omuz vermesidir insanı hayata bağlayan. Dostların elleri, Fikret Abi’nin anısını yaşatmak için kenetlendi bu sefer. Kurucusu olduğu Cilo Doğa Severler Spor Kulübü, Cennet Cehennem olarak bilinen Cilo doruklarına bir anma gezisi düzenledi. İstanbul’daki her buluşmamızda beraber gitmeyi planladığımız Cennet Cehennem Vadisi’ne Fikret Abisiz, katıldım.
Cennet ve Cehennem Vadisi’nin bulunduğu bölge Milli Park ilan edilmiş. Dünyanın el değmemiş sayılı coğrafyalarından olan Cilo Sat Dağları Milli Parkı’nın bir yanını Cilo Sat Gölleri yöresi, bir yanını da Cennet Cehennem Vadisi çevrelemektedir. Cennet ve Cehennem Vadisi’nde Türkiye’nin en yüksek ikinci zirvesi Reşko Zirvesi (4168 m) ve onun gölgesinden kalan 20 bin yıllık buzullar yer alıyor. Dağ tutkunları, Avasipi Suyu eşliğinde yapılan yürüyüşlerde zengin bitki örtüsü ve yaban hayvanlarına tanıklık etme şansını yakalayabilirler. 3400 rakımlı Cilo Sat Gölleri ise kamp deneyimi yaşamak isteyenler için ideal bir rotadır. Foto safari için eşine az rastlanır ve güzergahtır Cilo Sat Dağları.
Cennet Cehennem Vadisi’ne yolculuğumuz sabah erken saatlerde Yüksekova’dan başlıyor. Cilo Doğa Severler Sporları Kulübü’nün kurulmasından sonra dağcılığa olan ilginin artması yeni kulüplerin kurulmasını ve dağ yürüyüşlerinin profesyonelce düzenlenmesini beraberinde getirmiş. Seyahat Acenteleri bu organizasyonları yapıyorlar. Bizim turumuzu Tursab üyesi Yüksekova Turizm Seyahat acentası organize etti. Acentamızın önceden izin aldığı ekibin yolculuğu minibüs ile yaklaşık 1 saat sürdü.
Kırıkdağ’a vardığımızda Hakkari’ye giden ana yoldan ayrılıyoruz. Hemen kavşakta Jandarma kontrol noktası var. Yıllardır Hakkari ve Yüksekova’ya girerken tüm giriş ve çıkışlarda olan kontrol noktalarından birindeyiz yine. Gelenekselleşen ve herkesin artık kanıksadığı kimlik kontrolleri başlıyor. Tüm kimlikler toplanıyor ve jandarmaya veriliyor. Kuyruğa giren araçlardaki insanlar sıranın kendilerine gelmesini bekliyor. Kontrol noktasındaki odadan çıkan jandarma, elinde bir tutanakla geliyor. Araçtakilerin hepsi tutanakta yer isimlerini tek tek imzalıyor. Anlaşılan kimliklerinin kontrol edilmesi yetmiyormuş!
Toprak ve virajlı yolda yolculuğumuz devam ediyor. Gittikçe yukarı tırmanıyoruz. Artık sadece dağlar ve gökyüzü yoldaşınızdır. Bir saate yakın tozlu yoldaki yolculuğa Sutaka Gelezo’da fotoğraf çekimi için mola veriliyor. Sutaka Gelezo (Gelezo Şelalesi) aynı zamanda piknikçilerin de tercih ettiği eşsiz bir manzaraya sahip.
Yolculuğumuz devam ediyor. 2800 metre yüksekliğe çıktık. Araçlarımız kamp yapacağımız Ispixane’ye vardı. Ispixane, Jerki aşiretinin bir zamanlar yayla çıktıkları yerdir ve cennet cehennem vadisinin giriş noktasıdır. Ispixane, kadın, çocuk demeden onlarca minibüsle gelen doğa severi ağırlamaktadır.
Buzullardan akan soğuk kar sularına karşı sıcak çay eşliğinde yapılan kahvaltının tadı da bir başka oluyor. Kahvaltıdan hemen sonra yürüyüş yolu başlıyor. Sağlı sollu vadiyi saran dik ve çıkılması imkansız sıra dağların arasında gökyüzüne doğru tırmanış devam ediyor.
İlk durak, Fikret Abi’nin dostlarıyla kahvaltı yaptığı soğuk kaynak suyun aktığı çeşme başı oldu. Dostları önce saygı duruşunda bulundu, ardından Fikret abilerini anlattı.
Cilo Doğa Severler Spor Kulübü Başkanı Çetin Yurgun, Fikret Yaşar’ın bölgedeki dağcılık sporuna yaptıklarının unutulmayacağını anlattı ve Fikret Abinin dostlarıyla kahvaltısını yaptığı pınara da Fikret Yaşar Çeşmesi adını verdiklerini söyledi.
Fikret Abi’nın kızı Berivan, babasının dağlara olan aşkını anlattı.
Kaniya Fikret Abi’de sularımızı içtikten sonra buzullara doğru yola devam ettik.
Artık buzullara ayak basmaya ramak kaldı. Küçük bir tepede minik bir mola. Fotoğraf çekimi için mükemmel bir açı. Herkes fotoğraf çekme telaşında. Sert ve soğuk bir rüzgar esiyor, 2800 metrelerdeki yükseklikte. Bir grup buradan rehber eşliğinde dönmeye karar veriyor. Vadinin bitimindeki göle gitmeyi hedefleyenler ise diğer rehberler eşliğinde yola devam ediyor. Ben de yola devam eden gruptayım.
Ben biraz daha ağır adımlarla grubun arkasından gidiyorum. Yanımdan hiç ayrılmayan yeğenim Uğur ile karlar üstündeki yürüyüşümüz yarım saatten fazla sürdü. Bir rehber de arkadan bizi takip ediyordu. Yaklaşık 20 dakikalık daha yolumuz vardı. Son dönemece yakındık. Tam o sırada soğuk rüzgar etkisini arttırdı. Rehberimiz benim geri dönmenin daha sağlıklı olacağını söyleyince beni yalnız bırakmayan Sevgili Uğur ile dönüş yoluna girdik. Kamp yerine vardığımızda sıcak çaylar bizi bekliyordu. Kaçak çayın tadı burada bir başka güzeldi. Hava kararmadan dönüş yolundayız.
Kırıkdağ’daki kontrol noktasını bu sefer daha kısa sürede geçiyoruz. Yolcuların tamam olup olmadığını soran jandarma, geçmişin aksine daha güler yüzlüydü. İyi yolculuklar dileyerek bizleri uğurladı.
Gençlik Köprüsü…
Dönüş yolunda Devrimci Gençlik Köprüsü’ne uğramadan gelemezdik. Deniz’leri de anmalıydık. İstanbul’da Boğaza köprü yapımı gündeme gelince, buna karşı çıkan 68 kuşağı sayısız can alan Zap Suyuna köprü yapmaya karar verirler ve Hakkari’nin yolunu tutarlar. Milliyet Gazetesi’nin öncülüğünde Türkiye’nin gündemine oturan köprüyü 22 günde yaparlar.
Hakkarililerin Denizlerin Köprüsü ya da Deniz Gezmiş Köprüsü olarak adlandırdıkları Devrimci Gençlik Köprüsü, başkaldırının, dayanışmanın ve halkların kardeşliğinin simgesi olarak yıllarca ayakta kaldı. 1999 yılında Devrimci Gençlik köprüsü adını hazmedemeyenler tarafından bombalandı. Ekim 2010’da onarılarak yeniden açılsa da köprünün adına olan alerji bazı kesimlerde hala devam ediyor. Köprünün adının yazıldığı kemerde nedense sadece ….lik köprüsü okunuyor.
Araçlarımız Yeniköprü yol ayırımından Yüksekova’ya doğru heran düşecek kayaların kaygısıyla devam ediyor. Her yağışlı havada yola düşen ve ölümlere neden olan heyelanlı bölgedeki yol sorunu yıllardır çözülemedi. Hemen önümüze yukardan yuvarlanan küçük taşlara çarpmadan Yüksekova’ya varabildik.
Yorucu ama hüzün dolu bir gündü, faşist 12 Eylül’ün işkencelerine ve farklı grupların tehditlerine rağmen inandığı değerleri savunmaktan vazgeçmeyen Mamocan Fikret’i Cilo Buzullarının cennetine bıraktık.
Fikret Abi’yi günümüzün ozanlarından kuzen Hamit Aydın’ın dizeleri ile saygıyla anıyorum.
Severdin dağ ile taşı
Yasta koydun dost kardaşı
Her iki gözümün yaşı
Senin için aktı hocam
Seninle gezdik Süphanı
İçimizde hoş bir anı
Kapandı hayat dükkanı
Satışımız bitti hocam
Sensiz tadı yok dağların
Gezdiğimiz yaylaların
Kış bitti, gelen baharın
Sensiz neyleyim be hocam.