Kelimeler Kifayetsiz Kalınca
"Lanetlesen de söyleyeceğim şarkımı;
...
Altın bir kupada taşıyorum güneşi,
Ayı ise gümüşten bir torbada."
W.B. Yeats
Osmanlının koca bir imparatorluk ömrü, adaletsiz düzene başkaldıranı, hak isteyeni, direneni "hak"lamakla geçmiş. Açın bütün bir Osmanoğlunun tarihini ve okuyun! İsyanlara karıştı diye, ipe çekilen, boynu vurulan sayısız haklı talepkârlıklarla karşılaşırsınız. Osmanlıdan Cumhuriyeti devralanların tavrı sanki çok mu farklı! Daha dün değil miydi, tarihte yedi patriği yok etmekten bozuk bir sicil var geçmişte kayıtlı, bu vesileyle şimdiki Rum Patriğinin "çarmıha gerilmiş" vaziyette olduğunu ifade eden sözlerini haklı kılan...
İşte yine kelimelerin anlamını yitirdiği bir sürece girdik. 94 Kürt Belediye Başkanının törenle Barış ve Demokrasi Partisine geçiş yaptığı günün ertesinde 11 şehirde eşzamanlı olarak 16'sı eski ve yeni belediye başkanı olmak üzere 80 kişi gözaltına alındı. Belki de en sonunda söylenecek olanı en başta söylemeli: yolları kapıyor, söylenecek sözleri tüketiyor, insanları seçeneksiz bırakıyorsunuz. Bunun bir tek anlamı var, o da budur.
Osmanlıdan politikayı devralan Cumhuriyet reel politiğini çok özlü anlatan bir uygulamadır bir cumhuriyet siyasetçisinin sözleri; "Komünizm iyi bir şeyse ve gerekiyorsa onu da biz getiririz". Sanırım işte bu günleri ve Kürtlerin haklı talepkârlığına karşı acımasız karşıtlığı dile getiren, bu sözlerin güne yansıyanıdır aslolan.
Hep söylendi, bir kez daha olsun! Hükümet devletin resmi politikasından devraldıklarıyla muhalif olan ve talep edenin muhalefetini ezip yok ederek, "muhalif, istedi" diye değil! Tıpkı Osmanlı'da olduğu gibi "baba" veya "kerim" devlet insafa gelip "teba"ya verdi diye bir şeyler vermekten yana. Geleneğinde yok, talep edene vermek. Kötü örnek olur diye, isteyene değil, devlet istediği için vermek; işte bütün mesele...
Bu vesileyle Kürdün muhalefeti en acımasız şekilde bütün bir cumhuriyet reel politiğince görülen lüzum üzerine "görüldüğü gibi bastırılmaya" çalışılıyor. Kürt de "inadına" direniyor. "Muhatap" arıyor ve muhatap olmak istiyor. Bunun tek kelimeyle izahı budur. Bakalım kırılma noktası neresi olacak.
Bir yanda Ankara'daki istihbarat savaşlarının gündeme oturmasından zihinlerde oluşan "çürüme"nin gündem kayması yaratarak başka gündemlerle değiştirilmeye çalışılması, öte yanda da yeni ve çiçeği burnunda bir partinin (BDP) daha yeni örgütlülük aşamasındayken muhtemel isteklilerinin önünü kesmek ve örgütlenme çabalarına engel koymak...
O kadar çok söylenecek söz var ki!
Ve o kadar çok sözler insan tekinin boğazına düğümleniyor ki!
Yılın son yazısının bu denli üzücü olmasını istemezdim, ne çare...
Galiba yine şaire, Yeats'e sırayı bırakmak en iyisi...
"Uzun bir suskunluktan sonra konuşmak, yanlış
Sayılmaz bütün sevdiklerimiz ölüp gitmişlerse;
Lambanın o düşman ışığı gizlemişse kendini
Ve perdeler inmişse düşman gecenin üstüne..."
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktadayız, ötesinde değil...