Allianoi ve Hasankeyf İçin Günay'a Mektup
Sevgili Ertuğrul Ağabey,
Geçtiğimiz günlerde ntvmsnbc'de Ahmet Yeşiltepe'nin Allianoi'yi konu aldığı Zaman Yolcusu programını izledim. Açık söyleyeyim programı izleyinceye kadar Allianoi dedikleri yerin olsa olsa küçücük bir ören yeri ve kaplıca mekânı olabileceğini tahayyül ediyordum. Cehaletimi affedin. Meğerse 2000 yıl evvelinden kalma koca bir yerleşim alanıymış.
Uzunca bir süre güçleri elverdiğince, para ve destek sağladıkları kadarıyla Ahmet Yaraş başkanlığındaki kazı ekibi Allianoi kazılarını yürütmüşler. Koca bir eski şehri günyüzüne çıkarmışlar. İyi de etmişler. Ve yine uzunca bir süredir Hasankeyf ve Allianoi Gönüllüleri hukuksal dâhil bütün süreçleri birlikte omuzladılar...
Yıllar evvel Almanya'nın Baden Baden şehrine yarım günlüğüne yolum düşmüştü. Bir şehrin, sıcak "suyun yüzü suyu hürmetine" nasıl abad olduğuna bir saatliğine 40 mark ödenerek tanık olmuştum.
Kutsal kitaplarda adı geçen ve kutsiyeti olan bir su Dijle'nin, yanıbaşındaki taş şehre kattığı ruhla bu satırları size yazıyorum.
Ağabey benim şehrimdeki eski ve bilge insanlar kendilerine sunulan bir tas suya karşılık derler ki; "su gibi aziz ol"...
Ben sizi entelektüel kimliğinizden dolayı iyi bilirim. Bu nedenle yüzyüze konuştuğumuz günlerde ve anlarda olduğu gibi size "Ağabey" diye hitap ediyorum, bağışlayın.
Lütfen meseleyi salt bir teknik olay gibi değerlendirip kültüre, kimliğe, tarihi mirasa ilgisiz kalanları geçin, onları kaale bile almayıp bir yana bırakın, "çaresiz" kalmayın.
Suyla gelen "şifa yurdu" Allianoi için...
Çok eski bir "Başkent" Hasankeyf için, çareler üretin...
Hiç kimse Allianoi ve Hasankeyf'ten rol çalmasın!
Bir gün Anadolu ve Mezopotamya coğrafyalarının hayatı, hikâye edilirse eğer, aktörleri Allianoi ve Hasankeyf olacak benden iyi bilirsiniz...
Çaresiz kalmayın Allianoi için de, Hasankeyf için de...
Bakın şimdi "yukarıdan taş düşüyor" diye Hasankeyf'e turistik gezi bile engelleniyor artık. Hasankeyf Gönüllüleri 11-17 Ekim tarihleri arasında bir duyarlılık oluşturmak için, seslerini dünyaya duyurmak için Hasankeyf'in bağrında "Kamp Kurmaya" karar vermişler. Herkesi çağırıyorlar...
Allianoi için ya da Hasankeyf için; bir saat sonrasında "Eyvah, bizler ne yaptık!" diyecek kadar yarın çok geç olabilir.
Müdahale edin. Müdahale edin ki; yarın tarih yazılırken sizin için de "Su gibi aziz ol" desinler ağabey...
Bu vesileyle tam beş yıl önce 17 Eylül 2005'te yayınlanmış bir yazımı bir kez daha paylaşıyorum.
Kırgız'ca yazan, Türkçe'den okuduğumuz ustalardan Cengiz Aytmatov bir konferansta diyordu ki; "İstediğiniz yere 100 tane yeni baraj yapabilirsiniz. Ama bir tane antik kent yapabilir misiniz?" Aslında iki bin yıllık Allianoi için tek başına söylenebilecek bu cümle bile, yaratılmaya çalışılan tarih ve kültürel değerler yıkımına okkalı bir aydın cevabıdır da! Biz yine de duyarlılık oluşturma babından sürdürelim.
Beni en çok yaz başında basında açıklamaları çıkan Bergama AKP ilçe başkanı Ali Yazıcıoğlu'nun sözleri düşündürmüştü. "Bize ne Bizans eserlerinden bizim acil baraja ihtiyacımız var. Boş verin Allianoi'yi, tarlanızı kurtarın!" Düşünedurdum erbabı siyaset mensubu bir ilçe parti başkanının sözlerini.
Sonra bir yıl kadar önce Elazığ'ın yanı başındaki Hazar tektonik gölünün akıbetini düşündüm. 1996 yılında özelleştirilen Hazar Hidroelektrik santralini alan şirket, elektrik enerjisi üretmek üzere gölden su çekiyor. Ve Hazar gölü sürekli su kaybediyor. Son beş yıl içinde gölün su seviyesi epeyce düşmüş. Bataklık ve taşlık alanlar oluşmuş. İklim bile değişmiş. Bu durumla ilgili bir duyarlılık oluşturmaya çalışan Hazar Gölü Koruma Derneği eski başkanı ve yeni Gezin Belediye Başkanına bir kamu kuruluşu müdürünün ifadesi "Hocam nasıl olsa Diyarbakırlılar kullanıyor. Bırakın kurusun!"
Sonrası belki de Hasankeyf'tir. Hasankeyf'e vefa borcudur. Hasankeyf'e sadakattir. Tarihin bilinen ilk mağara ve antik şehirlerinden biri sular altında bırakılmaya çalışılıyor. Yalnız Hasankeyf değil çevresinde envanteri bile henüz çıkarılmamış altında ne olduğu bilinmeyen 200 höyük de cabası!
Yani demem o ki; ülkenin doğusunda da batısında da aynı mantık hüküm sürüyor. Bir taraftan ekonomik ömrü azami 40 yılla sınırlı ve sonunda çamura, bataklığa dönüşecek barajlara, binler yıllık tarih ve kültür mirası eserler kurban edilmeye çalışılıyor. Öte taraftan da yine insanlık mirası çevre değerleri üç kuruşluk rantiyeler uğruna yok ediliyor, ya da yok edilmesine göz yumuluyor.
Aslında bu bir mantıktır ve tarih-kültür-değer kıyımıdır. Kaynağı da geçmişten gelmektedir. Nasıl ki Allianoi sınırları içindeki tarihi Bergama tapınağının taşları bir zamanlar "Taş Ticareti!" mantığı ile batıya taşındı ya da taşınmasına göz yumuldu ise bugün de Allianoi'nin ve diğerlerinin yok edilmesine çanak tutuluyor.
Bu değerler yitimine/yitirilmesine çanak tutmaktır. Yeni bir tarih bilinci/bilinçsizliği oluşturmanın geçmişten bu yana süregelen ipuçlarıdır.
Değilse nedir? Sorgulanmalıdır...
İpuçları çeşitli yerlerde mi gizlidir. Belki de! İşte biri: "...İstanbul'un fethi, bütünüyle baştan ayağa bir destan, bir efsane ve bir gerçektir. Asıl mucize ve destan bir asır bile geçmeden bütün bir şehrin Türkleşmesi, İslamlaşması, şehrin yekpare bir Türk şehri olmasıdır. Altında kalan Bizans ve Roma, büyük bir medeniyet, büyük bir uygarlıktır ve silindirle ezilmiş gibi altta kalmışlar. Ve üzerlerinde büyük bir medeniyet, büyük bir devlet doğmuştur. Bu bir destandır, gerçek yaşanmış bir destan. Dünyada çok az devlet ve millet bizim gibi vatan olması güç olan bir toprağı vatan yapmıştır..." (01.06.2005/Servet Kabaklı'nın Yazısı - Halka ve Olaylara Tercüman - Profesör Cahit Tanyol'dan aktarıyor.).
O halde tarihe, kültürel değerlere, yıkıma ve insan teki eliyle yaratılmaya çalışılan Vandallığa hayır demek aşkına Allianoi de Hasankeyf'te sular altında kalmamalı. Belki de bu duyarlılık doğudan batıya Türk'ten Kürde yeni bir tarih ve kültür birlikteliğinde buluşmanın, paylaşmanın derin duygudaşlığıdır.