Abbas Güçlü: Neredeyse tüm ülkelerde, rektörün kim olacağı, siyasetin hiç umurunda değil
Milliyet yazarı Abbas Güçlü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanan Prof. Dr. Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasının ardından başlayan tartışmalara değindi.
Güçlü, 'Dünyada ve bizde rektörler’ başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:
Boğaziçi Üniversitesi’nde son yaşanan gelişmeler çerçevesinde bir kez daha gördük ki rektörlerin nasıl seçileceğine yönelik tartışmalar hiç bitmeyecek!
Dünden bugüne hep tartışmalıydı. Görünen o ki daha uzun süre tartışılacak.
Peki, nasıl bir sistem gelirse bu tartışmalar sona erer?
Daha da önemlisi yeni kurulan bir üniversite ile yüzlerce yıllık geleneği olan üniversitelere aynı yöntemle rektör atamak ne kadar doğru?..
Bir ara, Dünya Bankası projesi çerçevesinde 20 ülke gezmiş, üniversitelerin idari ve mali yapılanmalarını incelemiştik.
İsrail’den Amerika’ya, Avrupa’dan Uzak Doğu’ya çok farklı ülkeler gezdik. Sonraki yıllarda da hangi ülkeye gitsek, üniversitelerin nasıl yönetildiğini, mali olarak ayakta nasıl durduklarını araştırdık.
‘Rektörü seçen üniversitelerin bizzat kendileriydi’
Neredeyse tüm ülkelerde, rektörün kim olacağı, siyasetin hiç umurunda değildi.
Evet, karara imza atanlar ülkeyi yönetenlerdi ama rektörü seçen üniversitelerin bizzat kendileriydi.
Kriterler?..
Köklü üniversitelerin, yüzyıllara dayanan misyonları çerçevesinde, kendilerine yönelik kriterleri vardı ve o kriterleri yerine getiremeyenler, bırakın rektör olmayı, aday dahi olamıyorlardı.
İlle de bir şey tartışılacaksa o da rektörü kimin atayacağı değil, kriterlere ekleme ya da çıkarma yapılıp yapılmamasıydı ama bu konuda çok uzun yıllardır hiçbir değişiklik olmamış!
Rektörler, üniversitenin kendi gelenekleri çerçevesinde, kendi mensupları arasından seçilsin diyenler de vardı, özellikle dışarıdan gelsin diye ısrar edenler de!
Hemen her yerde önemli olan liyakat, vizyon ve tecrübeydi.
Her biri için ayrı ayrı kriterler vardı ama en önemlisi de üniversiteye ne katacağı ve bunu nasıl başaracağıydı!
İşte bu noktada da söze değil, geçmişteki icraatlarına bakıyorlardı!..
Güçlü, yazısını şu ifadeleriyle sonlandırdı:
"Özetin özeti: Bir yerlerde bir hata yapıyoruz ama nerede? Hâlâ kuralları değil, isimleri tartışıyoruz..."