Yol güvenliği

İrfan Sarı

Saat: 10:35

Yer: Yüksekova’nın ilkel minibüs terminali. Işıkların biraz ötesine ve uluslararası tır güzergâhı olan ipek yolu üzerine kurulmuş bu terminalde, ilçeden, ilçe sınırları ötesine yolcu taşımacılığı yapılmakta.

Aceleniz varsa, Eyüp sabrına ihtiyacınız var, söyleyeyim.

“Hemen kalkacak” denildiğinde; biliniz ki en az 15 dakikanız boşa gitmiştir. Yüksekova’ya mahsus bu tür yolcu taşımacılığı, sınırlı sorumlu ve sınırsız sorumlu herkesin ayıbıdır.

Saat: 10:55

Terminalden ayrılma ve yol üstü cerikanlı petrol ikmal tesisinde yakıt tedariki.

Saat: 11:00

Yüksekova-Van yolu çıkışında ki polis kontrol noktası… Yol ve yolcu güvenliği nedeniyle minibüs, sakallı-spor giyimli genç bir polis tarafından durduruluyor. Kimlikler alınıyor. Minibüste İran uyruklu yurttaşlar da var. Pasaportlar ile birlikte “araç boşalt” komutu gelince. Uyuluyor. Yol kıyısındaki kaldırımda bir bank bulunuyor. Kadın polis kadınların, başka bir polis ise erkek yolcuların valiz ve çantalarını didik didik ararken, genç polis ise eller omuz açıklığında ve bacaklar açık bir biçimde İran uyruklu yurttaşların üst aramasını yapıyor.

Yolcu ve yol güvenliği adına yapılan bu uygulamadan sonra, yola devam ediliyor.

“Sıcak asfalt” malzemesiyle yapılan yolun üstünden, kuğu gibi ilerliyor minibüs. Çizgiler o kadar belirgin ki; dikkatli sürücülerin bu yolda kaza yapması neredeyse imkânsız. Yüce devlet 90 yılın sonunda, zift karışımlı ve beyaz çizgileriyle nefis bir yol getirmiş oldu.

Yüksekova polis noktasındaki bekletilme dâhil 30 km’lik yol Yeni köprü Jandarma kontrol noktasında, yeniden durdurulma suretiyle mecburi mola yerine döndü.

Saat: 11:40

Rütbesiz bir askere “abi” çekiyor minibüs şoförü.

Şoför: Yolcularımdan birini hava alanına yetiştirmem gerekiyor.

Rütbesiz Asker: kayıt yapıp gönderiyorum.

Kimlikler ve pasaportlar kayıt için konteynır karakola giderken, minibüsten indiriliyoruz. Eller omuz yükseltisinde havaya ve yana açılıyor, ayaklar aralandıktan sonra yolcuların tek tek üstleri aranıyor.

Rütbesiz asker, işi kadar sıkı yapıyor ki, resmen taciz durumu oluşuyor. Üst araması yaparken ikide bir burnunu çekiyor. Soluk soluğa kapıldığı bu işlemi işgüzarlığın tavan yaptığı yere taşıyor.

Üst araması yaptığı İranlı bir yolcuya “hala çitore” diye garibe kaçan bir söylemle, espiri yapmaya çalışıyor.

Adamcağız suskun.

Uzadıkça uzuyor bu üst araması.

Bir diğerini ararken soruyor. “Sen nerelisin?”

Cevap: “Türkiyeliyim.”

“Onu sormadım, Yüksekovalı mısın?”

“Evet”

Bekleme süresi uzayınca kenarda duran ve kolundaki rütbeden uzman çavuş olduğu anlaşılan yetkili müdahale gereği duyuyor.

“Tamam! Tamam! Yolcuları bindirin” hatta şunu da ekliyor uzman çavuş; “bundan sonra 2 asker arayın”

Sahi ne aranıyordu? Uyuşturucu mu?

Yoksa insanların üzerine yapıştırılan “terörist”i mi?

Kimi arıyordu asker? Kimleri arıyordu polis? Neyi arıyorlardı?

Yüksekova’dan Van’a gitmek için bu kadar zahmete değer mi? Bu kadar mühim olan nedir ki insanlar didik didik aranıyor?

“Dur yolcu!” bu güvenliğin için yapılan bir işlemdir.

Sahi insanların iç çamaşırının olduğu çantayı aramak, hangi güvenliğe giriyor?

Minibüs yolcularını, otomobil yolcularını, otobüs yolcularını, diğer araçları durdurup, saatlerce kuyruğa sokmak, onların zamanını çalmak hangi güvenliğin manifestosunda yazıyor?

Birinin ya da bir aracın şüpheli olması bir bakışta nasıl anlaşılıyor?

Hangi uzmanlık alanı bunu bu kadar ani karara bağlıyor? Bu kadar anlık bir şekilde okuyabiliyor?

Saat: 12:05

Yeni köprü mevkisinden yola devam ediliyor? Yol boyunca mucur ve kum tesisleri ve yol şantiyelerinin önünde ağır iş makineleri.

Saat: 13:00

Yer: Bebleşin karakolu. Araç kuyruğuna son araç olarak giriliyor. Ağır ağır ilerlerken, kuyrukta uzadıkça uzuyor. Mesele anlaşılıyor çok geçmeden. Koyun yüklü aracın evraklarındaki eksiklikten dolayı diğer araçlarda beklemeye takılıyor.

İran yurttaşları minibüsten iniyor ve yukarı doğru yoldan ilerleyip gidiyorlar. İran ülkesi yurttaşları bu köyden akrabalarının taziyesi için geldiği anlaşılıyor. Bir taziye ye gelmek için, bu kadar yüksek güvenlikli bir yoldan ilerledikleri için pişmandırlar herhalde.

Saat: 13:10

Van’a doğru karayolundan yolculuk sürüyor.

Güzeldere yokuşuna doğru asfalta yapışmış bir kurt ölüsü var. Belli ki geceden kalma bir ölüm bu. Gelen giden bir kez daha ezmiş. Kürk dayanabilmiş lastik darbelerine karşı.

Dördüncü virajda bir kaza; yol tamamıyla kapalı. Bu kez insanlık namına bekleme. Muhtemelen hız egosunu tatmin etmek isteyen yurttaşlardan biri aracını bariyerlere bindirmiş ve gittiği yine doğru bir takla, araç tavan üstü. Bilinçsiz yardım ekibi ilk yetişenler. Neyse ki araç kullanıcısı burnu kanamadan kurtulmuş.

Saat: 13:35

Kaza mahallinden ayrılış.

Tarihi Hoşap kalesinin yıllara meydan okuyan burçlarına selam verip Zernek barajı dönemeçlerine ulaşılıyor.

Hemen aşağısında baraj kontrol noktası: silahlı asker uzaktan yavaşla ya da dur mahiyetine gelen bir el işareti yapıyor. Minibüs askere yaklaşınca iyice duracak kadar yavaşlamışken aynı asker devam el işaretiyle devam et anlamına gelen bir başka işaret yapıyor.

İşte yolcu ve araç güvenliği dediğiniz şey bu.

Yani o işaretten sonra, tedirgin olamayacak bir şoför daha tanımıyorum.

Neyse yol Van Kurubaş tepesine dayanan nefis asfaltta kavuşuyor. Van girişinde bu kez trafik kontrol… Yaklaşık 10 araç var. Polis makbuza gömülmüş.

Saat: 14:40

Van Yüksekova garajında iniyoruz. Şoför “hepinize geçmiş olsun” diyor. Güler misin? Ağlar mısın?

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (18)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.