Evet, sene iki bin on dört aylardan temmuz ve ruhun temizlendiği ramazandayız.
Ortadoğuda bir Arap fırtınası esti adına “Arap Baharı” dendi. Mübarek, Kaddafi yel hafifliği bir güçle devrildiler saltanatlarından, tahtlarından…
Koca bir geçmişe, derin bir tarihe yarım asır boyunca hükmeden bu aktörler tarih önünde hiçleştirildiler. Allah-u ekber nidaları eşliğinde linç edilen Kaddafi’nin kanlı yüzü kanlı gömleği şanlı geçmişinin üstüne kıpkızıl düştü.
Dünya nüfusu artıkça, bu artışla birlikte talepler de artıp bir değişimi doğasıyla beraber güncelleştiriyor.
İklimler değişiyor, güney kutbu buzulları eriyor.
Okyanuslar, denizler, akarsular, dereler, ırmaklar peş peşe suyundan oluyor veya suyunu artırıyor…
Japonya depremleri şiddetleniyor, tusinamiler kopuyor.
Toprak erozyonu, değişen orman bitkileri, yağmurun sağanağı, yağan karın fırtınası da cabası..
Bizim Derviş dahi değişti, evlendi…
Son iki yüz yılda dünyanın değiştirilen siyasi haritalarına yeni hatlar, çizgiler öngörülmeye başlandı…
Ama Yüksekova-Hakkari-Van üçgeninde kurulan Yeniköprü Jandarma Devleti plan ve programları rutin bir şekilde işlemeye devam ediyor.
Pasaport…
Kimlik…
Ruhsat…
Bagaj…
Ve “nerden geliyor, nereye gidiyorsunuz” şeklindeki ezber.
Yolcuların yüzüne bakıp sonra dönüp kimliğe yapıştırılan fotoğrafa göz atan zeka ürünü güvenlik politikası…
Orta çağda dahi olmayan “üst araması”
Hepsi ilkokul diplomalı askerler tarafından yönetilen ve yetkilendirilen bu devlette araç ruhsatları, araç rengi, markası, yolcu sayısı ile birlikte kayıt altına alınıyor…
Güvenlik bu ya!
Renk yazılmazsa kayıtlara, araç maazallah Malezya uçağı gibi radar sahasından kaybolunca hemen bulunamaz. Doğal olarak rengi yazılmalı.
En garibi ise!
Toplu taşıma araçları yolcuları için yapılan uygulamadır. Yolcular tek tek indirilir ve bagaj başına toplatırlar. Valizler dolusu ayıp, kimin umurunda.
Sonra tek tek üst araması ve tekrar yola devam.
Sonrası mı?
Bazı bazı trafik polislerine rastlarsınız ta Edirne’ye kadar.
Ağır vasıta araçları için ise yeryüzünde olmayan bir kontrol icat edilmiş Yeniköprü Jandarma Devletinde…
Saatlerce kızgın güneş altında bekletilme, yüklerin şişlerle aranması. İrsaliyeli faturaların ibrazı, yurt dışından gelmişse gümrük muhafaza ve ya muayene memurlarınca yapılan kontroller…
Makbuzlar, pullar…
Yani bir sıkıyönetimli ve müfettişli arama-tarama faaliyeti başlar.
Oysa kaçak gidenler az öte de yani tepenin öbür yakasından harıl harıl geçer.
Oysa bu güvenlik politikaları iflas edeli katrilyon yıl olmuş.
Oysa bu halka kabadayılığın ne kadar hizmet kusurlu olduğu defalarca ispatlanmış.
Bu kadar sıkı güvenlikli bir karakol niye orda?
Neden orda?
Varsa, kimin güvenliğini sağlamış bu güne kadar?
Devlete dönüşmüş bu karakolun asıl amacı halka gözdağı vermeyi sürdürmek mi?
Vesayetini tescillemek mi?
Yoksa çıkar şemsiyesi mi oluşturmak mı?
Sorular… Sorular… Sorular…