Türkiye’de “açılım” ifadesi kullanılmaya başlandığı andan itibaren yaşanan hak ihlalleri ve ölümler giderek artmaya başladı.
Ne PKK’NİN ateşkes kararı ne hükümetin “açılım” ifadesi ne de Abdullah ÖCALAN’IN yol haritasına dikkat çekmek isterim. Ama şunu da belirtmekte fayda var. Bu durmaksızın nabzından taşırılan kanın durması, Türkiye’de günlük yaşamın insan onuruna yakışır olması için kim ne kadar katkı sunarsa o kadar önemlidir. Bundan mukabil kim bu havayı katılaştırmaya dair hareketlilik içindeyse de o kadar önemsizdir.
Eskiyi ve eskinin yanlışlarına mıknatıs gibi yapışan kişi ve kurumların bir katre kendini yenileyememesi; kendini yenilemeye çalışanlara karşıda barikat oluşturması kanın akmasına hız vermektedir.
Şovenistlikle sanırlarını çizmiş kişi ve görüşlerin, yaşamını yitirenlerin can taşımasını algılayamaması da karizmalarına yorumlanır ancak. Böyle fanatik durmakla kendi karizmalarına artı kazandırmaktan başka amaçları olamadığı anlaşılıyor. Doğal olarak bu gibi kişilerden genelde canlıların faydasını beklemekte hayalcilik olur.
Irkçılığın tarih samanlığında gevelenmekten çokça hoşnut bu kalabalık yaratan kesim, yarattığı dünyada mutlu.
Kendisinden başka herkesin varlığını bir şekilde yok sayar.
Ne vakit mutlu bir ülke ve o ülkenin insanlarından söz açılırsa “vatan elden gidiyor” diyerek ortalığı galeyana getirmeyi ustalıkla sağlıyor. Çünkü kendine has ülkesi çatırdamaya başlarda ondan.
Emperyalist güçlerin ülkeyi bölmesini her fırsatta söylemeyi de ihmal etmezler. Büyük Ortadoğu projesini çiklet gibi çiğnerler. Bakıldığında ülkenin varlığı için yaratılan bütün katma değerlere sahip gibi görünürler.
Ancak ülkenin eli eteği ateş altındayken bütün akıl adamların söndürmek için çaba gösterdiği bu süreçte dahi çatışma hallerinin sürmesinden kendine gurur biçenlere ülkeye sevdası için ne menem sevda demek gerek?
Ellerin tetikten çekilmesi, insanların ölmemesi kötümü?
Peki, bu inat neyin nesi, hangi sevda bu kadar azılı olur, bu kadar gaddar olur.
Bu nasıl bir sevdadır ki: ülkede küçük bir dere dahi taşarken onlarca adamın ölmesine, binlerce insanın evsiz barksız kalmasına gözü kapalı.
Nasıl bir sevdadır ki: çizmesine kadar borçlu olmaktan ve üretmemekten hoşnut.
İşsiz insanların iş başvurularıyla, yalvarmakla geçen ömürlerine aldırış etmesin, yoksul insanların aş evleri, ramazan çadırlarında dilenmesine razı olsun.
Dilenenlerin, seks kölesi olanların sayısının artmasına, tecavüz ve çocuk istismarının haberlerine kapalı kalsın.
insan olan insanları cezaya yatırsın…
Ülkesinin ormanları cayır cayır yanarken bahaneler uydursun.
Her gün bir savaş kadar insanı trafik kazalarında ölürken bir tek önlem almasın.
Üniversiteleri müfredat akademisyenler ve işsiz diplomalılar yaratsın.
Şaşırıp kalıyor insan!