Kıyımda harlanmış tandır kıvamında esmer bir ekmek ve ötesinde kavrulmuş Diyarbekir toprağının namı kendini aşmış meyvesi zebeş Bin yıllardır acıların insan yaşamında yuva kurduğu topraklarda köklenmiş bir dramın milyon kere kalabalık kente uzanan öyküsünün sinemasındayız.
Sokağın göğsüne döşenmiş taşların üzerine çiseleyen yağmur kilit taşlarının boşluklarından yol olup akarken toprağa, yanı başında kadın emeğinin günü gür bir sesle haykırılıyordu. Yazgıyı ret ediyordu yeminle, sözle ve yürekle
Zorlu, çetin coğrafyada süren meşakkatli ömürlerin figüranları kadınlar ve erkekler acıda sınır tanımıyordu. Bedenlerinin duvarları acıya kalkan oldukça hayat tanımsız bir esaret ile saldırıyordu onlara Hiç kuşku yok ki kadınlar ve erkekler çocuklarının yaşamaları için fedayı kendi canları bahasına diri tuttular.
Bedenlerinin duvarları acıya kalkan oldukça çocukları hayatın o tarif edilemez anlamına erişiyordu.
Ki bu kutsal yaşamın babadan ve anadan yadigâr hediyesi çocukların kalbinde ömürce hayat buluyordu.
Hiç kuşkusuz ki öyle kolay tarif edilemez bir duygubağı vardır babaların ve oğulların arasında Anneler ve kızları arasında ise kök ile toprak sevdası gibidir.
Bunun öyküsünü yazmak için tükenmeyen kalemler yoktur.
Öyle kolay yaşanmaz çünkü
İşte böyle bir yaşamın sinemasında Gözyaşlarınız erkek gururunu paramparça edip akıverir içten içe.
Yaslandığınız koltuğun içinde kaskatı kesilip gördüklerinizle bir yolculuğa çıkıyorsunuz sonra Bir dağa çarpıyor gövdeniz bir çiçeğe konuk oluyor yüreğiniz sevdanız depreşir, sıra sıra yaşamlar geçer hayal şeridinizde ve bir yumruk gibi düğümlenir böğrünüzde kaybettikleriniz.
Hayat hoşgörüsünü saklıyordu çocuklardan ölümün adı kimi zaman kanserken kimi zamanda bir tetiğin çekildiği an kadar ölümcül oluyordu. Saklımızda kalan yalanlar, yoksulluk ve çaresizlik içinde seyir ettiğimiz reva görülmüş zülüm bir araya gelerek kanayan yaramızı durmadan deşiyorlardı
Sıcak yaramızdan hiç mi hiç Uzak kalmadı.
Ahhh biz ki bu sıcak kanayan yarayla sevdaları doğurmuşuz.
Biz ki bu yürekle yarayı bedenimize koyanı bile sevmişiz onun için serimizden vazgeçmişiz.
Onun içindir kalbimizi tıka basa sevgi yüklemiş bir gün hayatın güleceğini umut ederek yaşamışız, dost olmuşuz kardeş,
Dost bildiğimizi sırtımızda hançerini de görsek dost sürdürmüşü.
Umudumuz yarın için değil sürecek sonsuzluğa demek en kafi sözdür.
Umudu izlerken umut ettiklerimi yaşadım yarın çok yakın ve ertesi çok uzak
Kabrimizde kalbimiz olmadan da uyumayı sevdik biz.
Bildik ki ardımızda bizim kalbimizde dolaşan bir asi kan vardır çünkü
Bir sehere doğan güneş gibi beklediğimiz aşksa hep yanı başımızdadır çünkü aşkı biz kutsal kılmışız o feda ettiğimiz kalbimizle.
Sevdayı serinizden aşkı kalbinizden kavgasız bırakmayın