Bir kabadayının; “Misliyle cevap verilecek” söyleminden sonra Kürdistan illerinde başlayan kurban bayramının hemen sonrasında Kürtlerin kurban edilişine şahit olduk.
Milliyetçilik duyguları pompalanmış genç polisler ve onların içindeki Polat alemdarlar ile siyasal islama tapınmış Kürtler bir olup, ülkelerini işgal etmeye gelen cani çetelere karşı duran Kürt gençlerinin mücadelelerine topyekûn saldırı gerçekleştirdiler. Ellerinde teknoloji manyağı silahlar beyinlerde kan akıtma barbarlığı döküldüler sokaklara.
Kürt avına çıktılar…
Kasaplar kurbanını seçmişti. Ölüm üstüne ölüm haberleri gelmeye başladı.
Bir tarlanın iki ayrı parçası olan Kobanê ve Suruç’ta kendi kanından canından olan insanların ölmemesi için yaptıkları bir insani reflekse tutum aldı barbarlık. İnsanlığından utanmayanların barbarlığı ve iyice aptallığa soyunan bir iktidar trajedisi gezinmeye başladı ortalığı.
İleri derecede öngörü aptallığını da saymazsak… “Blöf”
Böyle dipsiz açıklamaları yaparak, diken üstündeki ülkeyi kaosa sürüklemek diye buna denir herhalde. Kendini dev aynasında görmek tam da bu olsa gerek. Gördünüz, binlerce tank-top, yüz binlerce asker polis ile çevrelediğiniz halkı. Gördünüz, sabrını yokladığınızda nasıl özgürlük topuna dönüştüğünü.
Elinde bir çöp tanesi bile olmayan halka, on binlerce polis, tanklar dolusu gaz bombası, tazyikli su, araya sıvıştırılmış muhbir, ajan, sayısız ve türlü türlü zırhlı araç, akla hayale sığmaz teknoloji manyağı silah ve onların kurşunları, halkın verdiği vergi ile ikram ettiğiniz yeme-içme-primle saldırmanın adın siz koyun. Ve bütün bu yok etme mekanizması üzerine kurduğunuz organizasyona karşı, bedeninden başka savunması olmayan halkın karşı duruşunu bir düşünün.
Düşünün ve kendinize gelin. Bu gün tanklar ve askerlerle kuşattığınız şehirlerde yaşayanları susturacağınızı düşünüyorsanız aldanıyorsunuz. Her geçen gün biraz daha kızdırıyorsunuz. Şayet bu yaptığınız sizden önce yapılmamış olsaydı inanırdık bir parça, ama gördünüz ki on binlerce kürdü kaybettiniz, mallarını talan ettiniz, işkencelerden geçirdiniz elinizde sadece bir avuç zavallı satılmış kaldı.
Artık öyle bir duruma getirdiniz ki; Kürtlerin en dibe vurmuşu bile kendi öz benliğine gelmiş oldu.
Hayt-huyt diye azarladığınız insanlar çocuk değil. Ne savaş uçağınız, ne de göğü parçalayan gürültüsü ile helikopterleriniz sizin çıkarttığınız ses kadar çirkin olmuyor. Bir günde 15 kişiyi öldürüyorsunuz, sizce bu normal olabilir ama artık kimse sizin o klasik yalanlarınıza da klasik triplerinize de ve geleneksel aldatmalarınıza inanmıyor. Kan akıtmadığınız her gün kuduruyorsunuz.
Evet, Kobani düşsün istiyorsunuz. Oradaki Kürtlerin demokratik yaşam taleplerini istemiyorsunuz. Gerici, yobaz, ortaçağ karanlığında kalanların iktidarını savunuyorsunuz bu çok net. Ama gördünüz; Kobani’de yaşayan Kürtler, cani çetelere karşı var olma savaşı veriyor. Sizin istediğiniz karanlığı ret ediyorlar. Bölgesel bir savaş içine çekmeye çalıştığınız insanlar kendi topraklarını kanının son damlasına karşı verecektir.
Siz olağanüstü modeller altında yaşamayı dayatabilirsiniz. Onlarda olağan yaşamak için askere de, polise de, teknolojik silah mantığa da karşı direnecek ve kazanacaktır. Kodlanmış düşmanlık mantığınızın ara yerlerinden sızan saldırılarınıza, elinde yalnızca taş ile yanıt veren halkı gördünüz gördünüz, göremezseniz sonunuz yakındır demektir.