Son zamanlarda dünya gündemini meşgul eden İsrail-Hizbullah/Türkiye/İran/Gazze veya Filistin çekişmelerinden kaynaklanan karşılıklı gerilim malumunuz. Dikkatler bu sarmalın üzerindeydi ve herkes bir ‘İran-İsrail savaşı’ bekliyordu.
Ancak söz konusu sarmal, bir reklam arası gibi, aniden Suriye’ye taşındı ve Suriye’nin yönetimi bir oldubitti ile birkaç günde, el değiştirdi. Hem de ABD, AB, Türkiye ve BM tarafından terör listesine alınmış bir örgüt (HTŞ) ve başına 10 milyon dolar ödül konulmuş olan bir şahıs (Colani) tarafından…
Bu anlatı bir bilgisayar oyunu gibi gelebilir size. Ancak bunlar gerçek ve bir o kadar da ilginç!
Haydi, biraz geriye gidelim. 13 yıl öncesine… Bilindiği üzere, Afganistan’dan sonra Irak’ta konumlanan El Kaide’nin başına Zerkavi’den sonra Ebu Bekr el Bağdadi geçti. Akabinde el Kaide’nin ismini IŞİD olarak değiştiren El Bağdadi Suriye’de aynı örgütü kurması için Ahmet el Şara (Ebu Mohammad el Joulani) adındaki bir adamını görevlendirip Suriye’ye gönderdi.
Joulani Ocak, 2012’de Suriye’de El Nusra Cephesi (Jabhat an-Nuṣrah li-Ahli ash-Shām ya da Cebeht el Nusra) adlı radikal Sünni İslamcı örgütünü kurdu ve Suriye’nin her tarafından savaşçı toplamaya ve devşirmeye başladı. İlerleyen zamanda ise, Nursa, IŞİD’ten ayrıldığını ve artık IŞİD’i dinlemeyeceğini bildirdi. Nusra Cephesi batılı güçler ve BM tarafından terör listesine alınınca 2016’da adını HTŞ (Heyeti Tahrir al Şam) yaptı.
13 yılda indirilemeyen Esad’ı HTŞ 13 günde devirdi!
Bu söz konusu örgüt ve lideri Joulani halen Türkiye’nin de dâhil olduğu çoğu devletin ve BM’nin terör listesinde yer almakta ve Joulani’nin başına 10 milyon dolar konulmuş durumda. Ama aynı kişi ve örgütü 13 yıl süren tüm çabalara, savaşa rağmen baş edilemeyen Suriye rejimini veya Esad’ı 13 günde devirip Suriye’nin kontrolünü ele geçiriyor. Bir oyun gibi.
Ancak, başta batı medyası olmak üzere ana akım medya ise, buna paralel olarak ona ve örgütüne övgüler yağdırmakta, onu ve örgütünü Suriye fatihi olarak göstermekte, dünyaya bir kurtarıcı olarak servis etmektedir.
Oysa ne görünürdeki çekişmelerinin perde arkası böyle ne de Suriye’nin el değiştirme serüveni...
Suriye’deki son gelişmeler üzerinde bir plan, anlaşma ve paylaşım söz konusudur. Başrolde ise, sırasıyla, ABD, İsrail ve Türkiye bulunmaktadır. Buna ek olarak, Rusya ile konuşuldu, İran ile konuşuldu. Şimdilik başrolde gösterilen Joulani ve örgütü ise geçici figüranlar…
Sahadaki gerçeklik
Şimdi, İsrail-Hizbullah/İran geriliminde, bir tarafta ve görünürde İsrail’e ‘haklısın, ama dur veya sakin ol’ diyen; ancak perde arkasında, ‘kendini koru ve Hizbullah’a, İran’a saldır, arkandayız’ diyen ABD ve İngiltere...
Öte yandan görünürde Gazze/Filistin, Hizbullah tarafında olduğunu göstermeye çalışan; ancak aslında bu davaları veya İsrail-Filistin/Hizbullah şiddet sarmalını kendi siyasal menfaatleri için kullanan Türkiye ve İran gibi bölge devletleri… Bunların yanı sıra, ‘Esad’ı asla ezdirmem’ diyen Rusya var(dı).
İşin doğrusu ne İran ne de Suriye artık Rusya için ölümcül bir mesele artık değil. Ukrayna’daki savaş batağında olan Rusya Lazkiye ve Tartus’ta askeri üs kurarak ve hava alanı inşa ederek zaten alacağını almış durumda.
İran ise, İsrail Hizbullah’a karşı topyekûn savaş açtığında Hizbullah’tan ve Suriye’den soğudu.
O zaman tüm bunlar Suriye’nin başına örülecek çorabın tiyatrosu muydu? Veya herkes evine kaçtı da Suriye’de meydan, HTŞ’ye mi kaldı?
Sahadaki pratiklere bakıldığında birincisi, İsrail, Hizbullah, İran, Türkiye gerginliğinin Suriye için hazırlanan planın parçası olduğu görülmektedir. İkincisi, Amerika’da seçim vardı. İran İsrail ile uğraşıyordu, Rusya ise, Ukrayna ile savaşıyordu. Üçüncüsü, İsrail son saldırılarla Hizbullah’ı ve İran’ı zayıflattı. Dolayısıyla Esad’ın direniş gücü zayıflamış oldu. Türkiye de bu boşluktan faydalanıp harekete geçti veya önüne konulan planı fırsat olarak görüp kabul etti.
Muhtemelen ileriki günlerde Suriye meselesi ana akım medyanın gündemindeki yeri zayıflayacak, bunun yerine Gazze, İsrail, Türkiye, İran geriliminin gündemdeki yeri tekrar ağırlık kazanacaktır. Fakat bu oyunun başrollerinden biri olan Türkiye’nin İsrail eline güçlü bir koz verdiği ilerleyen zamanda ortaya çıkacaktır.
Türkiye kendi menfaatleri için Suriye’de İsrail’in önünü açarak Gazze’yi, Filistin’i, Hizbullah’ı kenara itmiş oldu. Buna paralel olarak artık Türkiye Gazze’den, Filistin haklarından bahsederse İsrail de Kürtlerden bahsedecek. Çünkü İsrail için Suriye’de çok önemli bir süreç başlamıştır.
Suriye’deki son gelişmeler sonucunda İsrail on yıllardır hayalini kurduğu stratejik Golan Tepelerini ele geçirdi. Üstelik kilometrelerce Suriye’nin içine girip Şam’ın dibinde askeri üsler kurmaya başladı. Baş düşmanı olan Hizbullah’ın ve İran’ın en önemli direniş ekseni olan Suriye’yi etkisiz hale getirdi. Suriye’nin Tüm askeri altyapısını yok etti. Ve en önemlisi, İsrail artık Kürtlerle komşu…
İran ve Rusya mevzi kaybetti
Şii etkisini Ortadoğu’da hâkim kılmaya çalışan İran bu amacı için önemli gördüğü Suriye’yi kaybetti. Hamas’a, Filistin’e, Lübnan’a, Akdeniz’e ulaşması şimdi daha zor. Ve Hizbullah’ı da çok sahiplenemedi.
Ukrayna’da en az kırk devlet ile savaşan Rusya’nın durumu biraz daha karışık. Tartus ve Lazkiye’deki askeri üs ve hava alanlarını güvenceye alan Rusya karlı çıkmışa benzese de Rusya’nın Suriye’den vazgeçmesi güvenilir bir müttefik imajını zedelemiş oldu. Uzun vadede Ortadoğu’da güven kazanması zor… Daha önce kontrolüne aldığı el Bab’ı, Azez’i, Afrin’i ve Kuzey Suriye’deki bazı yerleri anlaşma ile Türkiye’ye vermişti. En sonunda ise, Şam’ı verdi. Tarihsel olarak bakıldığında bu politikanın Rusya’nın geleneksel rutini olduğu görülecektir. Örnekler çok…
Sonuç olarak, Esad rejiminin baskılılarına karşı başlayan isyan veya devrim bölge devletlerinin işbirliğiyle küresel güçler tarafından çalındı. Şimdi ise, daha önce terörist ilan ettikleri el Kaidecileri Suriye’yi kurtaran devrimciler gibi tanıtıyorlar. Dolayısıyla, Suriye sorunsalının yakın zamanda çözülebilmesi mümkün görünmemektedir.