Epeydir elimde ve önümde olan, okumalarını bitirdiğim iki kitaptan söz edeceğim. Kürt Hâkim* ve Banyas 1985 **.
Kürt Hâkim, Siverekli (Siverek’i kasıtlı olarak resmen bağlı olduğu Urfa’yı vurgulamadan yazdım, Siverekliler hep ‘şehir’ olarak varsayarlar. Bence de öyledir.) önceleri hâkim sonra öldürülünceye kadar da avukat olan bir kült şahsiyetin hayat hikâyesi. Oğlu Serhat Bucak uzun yıllara dayalı titiz bir yaşam-gözlem ve araştırma sonucu hazırlamış kitabı. Tam da yazılı belgesel anı-anlatı-biyografi kıvamında bir kitap olmuş.
Siverek’in coğrafik, tarihi, aşiret ilişkilerinin de metne yedirildiği ama sadece Siverek’le sınırlanmayacak ölçüde zengin bir mekânsal manzumeler geçişine dokunan bir kitap.
Coğrafyayı bir uçtan bir uca, kimi kez devletin hâkimi kimi kez de avukat iken aslolanın halkın da adil hâkimi ve dahi avukatı olmak gerektiği bilincinde olan bir hukukçu şahsiyetin her gününün dopdolu arka planını sunan bir kitap Kürt Hâkim.
Hem sadece salt mekânlar üzerinden de değil! Dönemin adı sanı namdar Kült ve Kürt şahsiyetlerinin de seremonik geçişi gibi. Kim dokunmuşsa bir şekilde Faik Bucak’ın dünyasına, kitapta satırların arasında merhaba etmiş / ediyor.
Diğer kitap ise Banyas 1985, modern Kürt Edebiyatının öncülü olarak genel kabul gören rahmetli dost Mehmed Uzun’un 1985 yılında Banyas (Suriye’de bir şehir)’da bir süre Rewşen Bedirxan’ın konuğu olması. Uzun günler ve geceler boyunca sohbetleri. Sonra kuzeyin uzak ve soğuk ülkesinden (İsveç- Stockholm) mektuplaşmaları, Rewşen Xan ile Mehmed Uzun’a ait 12 mektup. İki de torun Rewşen’in Uzun’a yazdığı mektup. Ve tabi röportajlar...
Malum, Mehmed Uzun okurları bilir (bilmeyenler bu yıl başından itibaren Sel yayınlarında tam külliyat olarak çıkan kitaplarını okusun derim), Bîra Qederê (Kader Kuyusu) Kürtler’in pek kıymetlisi Celadet Ali Bedirxan beyin fotoğraflar üzerinden romanıydı. Banyas 1985 ise Mîr Celadet’in eşi Rewşen Xan’ın Celadet beye dair ne biliyor ve ne duymuşsa, hatırada ne kalmışsa mekânlar insanlar üzerinden bir nevi anlatısı, sözlü tarihi, röportajı.
Çok naif, çok içten adeta yıllarca hasretlik çekmiş bir ana-oğul muhabbeti gibi. Banyas 1985’teki röportajları ve mektupları okuduğumda şimdi bu yazıyı yazarken yeniden düşünüyorum kitapta birkaç kez gerisin geri dönüp dönüp tekrardan okuduğum bölümleri.
Rewşen Bedirxan dışarıdaki sürgün, bir başka genç sürgüne (malum o yıllarda Uzun İsveç’te sürgündür) Mehmed Uzun’a onca yılın serencamını anlatıyor, sonra yazıyor. Eski fotoğraflar üzerinden ayrıntılara girerek fotoğraf okumaları yapıyorlar.
Kürt Hâkim’de ise kendi yurdunda sürgünlüğü yaşayıp memleketinde katledilen Faik Bucak’ı da yine bir uzak sürgün olan oğlu Serhat Bucak yazıyor anlatıyor.
Her iki kitap da son yüzyılın Kürt yakın tarihini; insan, yaşam ve olay örgüleri üzerinden merak edenlere çok güçlü ve kıymetli malzemeler sunuyor.
Avesta yayınları bu iki kitabı adeta eş zamanlı olarak yayınlamakla çok kıymetli bir iş yapmış. Fark ettiyseniz kitapların içeriğine örneklem olarak hemen hiç girmedim. Çünkü iki kitabın da her bir bölümü ayrı değerde. Okuyan, hissetsin istedim.
Kürtler, özellikle Kürt entelektüellerinin yakın ya da uzak sürgünlüklerini salt yakın dönemlerle ilgili değil, son iki yüz yıldır yaşıyor ve yaşamakta. Haa! deyip soranlara yine Bedirhanilerin 1860’lı yıllarının Girit sürgünlüğüne ve sonrasına bakmalı demekle yetineyim...
Banyas 1985 ve Kürt Hâkim üzerinde çokça konuşulacak iki önemli kitap, hem sadece Kürtlerin değil Türklerin de hikayeye vakıf olması için okumaları gereken kitaplar...
*Kürt Hâkim, Yusuf Serhat Bucak, Avesta yy. 2021 İstanbul
**Banyas 1985, Rewşen Bedirxan-Mehmed Uzun Sohbeti ve Mektuplar, Avesta yy. 2020 İstanbul