Kalın çizgilerle altını çizmek lazım ki Türkiye’de Kürt olmak suç.
Şayet Kürtlüğünü inkar edip tavır takınırsan o zaman suçlu olmaktan imtina ile saklar seni statüko.
İstersen o saatten sonra her bişey olmak mümkündür.
Kendini inkar ettikten sonra ister faşist ol, ister dönme, ister ateist, ister Müslüman her ne olursan ol yollar kapılar sonuna kadar açık.
Ayrıca vizeye gerek yok.
Ama Kürtsen ve bu ismi gururla taşıyorsan kırkbin defa yemin etsen inanılmaz olursun. Kürtlüğünü inkar edersen istediğin kadar yalan söyle Kabelik adam olursun.
Kürt olmanın cesareti felaket olur.
Kendini inkâr edenlere bu kadar toleransın sağlandığı başka bir ülke daha varmıdır yeryüzünde bilinmez.
Zincirli, kelepçeli, prangalı olmakla nasıl yaşanır onunda anlamak na mümkündür. Yani kişi kendini inkâr ederek mutlu olur mu onu da anlamak mümkün değil.
Hele birde pişkince demezler mi bu kendini inkâr edenler “Kurd çi car nabin çî tişt” yani o küçücük beyinleriyle kendilerini o kadar marifetli bir şekilde kandırıyor yetmezmiş gibi Kürt kimliğine sahiplenenlere de hakaret etmeyi ihmal etmiyorlar. Bunlara az da olsa şunu demek gerekiyor, tavuk olmayı sevenler.
Gerçi yengece doğru yürümeyi öğretmek imkansızdır.
Bunlar eğilmeyi, bükülmeyi, ezilmeyi iyiye yoruyorlar…
Kürt olmak felaketten sayıldığı için dirençsizler takımı daha fazla oluyor. Haysiyet onlar için kendini inkar, susmak, sineye çekmek olarak kabul edilir.
Dilleri var konuşamazlar, akılları var kullanamazlar.
Çünkü iyi biliyorlar ki ben kürdüm dese kulp takılacak.
Şu tarlaya giren hayvanların kuyruğuna ceza olarak tarla sahibi tarafından takılan boş tenekeler gibi. Hayvan kuyruğuna takılan tenekeden çıkan sesten ürküp durmadan koşar ta takati kesilene kadar.
Suç Kürt olmak olunca en iyi refleks reflekssiz olmak oluyor.
Kürt olmayı suça sayan zihniyetin, yasalara, kanunlara bunu koyması yetmiyormuşçasına birde kendi borazancıları olan medyaya da böylesi önemli bir görevi ödev olarak veriyor.
Cambazca bir dil tertipliyor sistem.
Bakın Kürtler bu memlekette istediği yere gelebiliyor derler. Doğru! Geliyorlar. Ama kendini yüksek sesle inkar etmiş olarak.
Konuşsa etse gün bitmeden o biter.
Onun için kimliksiz yaşamak bazılarına daha cazip geliyor.
Sistemin yarattığı olanaklar bala parmak çalmak ve yalatmak kadarı da bu kimliksizlere kalıyor.
İşte onlar kendini savunur ve şöyle derler: “ya nav dilan bila her nav dilanda be xwe aşkera ne ke” yani varsa böyle bir derdin yüreğinde saklı tut kendini açığa verme. Yani bir başka anlamla ikiyüzlü ol.
Sistem böyle bişey istemiş ve o insanların beynine çakmış. Çeksen çıkmaz söksen sökülmez, ömrü billah kafatasından atamaz. Virüs gibi saçılır vücuduna sonra böyle ihtimalleri çok kişilik yaratılır. Kendini inkar vacip olur.
Derdin ne, suçun ne desen verilecek cevabı var fakat inkar eder bin dereden su getirir, eveler geveler, nutku dermansızdır.
Halbuki açık ve net şunu demek ister.
Kendimi inkar etmenin suçu Kürt olmak.
Eğer Kürt olmasaydım kendimi inkar etmezdim.
Mesela Türkler, Araplar, Çerkezler, Almanlar, Farslar kendini inkar etmez. Çünkü onlara bunu yasaklayan bir mekanizma yoktur.