Yer gök bembeyaz şimdi. Külün, tozun ve dumanın formülü bozulmuş. Toz toprak üstüne pamuk pamuk kristal kristal dökülür beyaz.
Yani sevgilim bu mevsimde ve şubat gelip çatınca uzatırım saçlarımı.
Benim saçlarım dökülür yeryüzüne, savrulur gökyüzünde beyaz olur. Dağların başı, ova, vadiler hep beyaz. Küçük derelerden sular beyaz dünyanın altına gizlenerek akar.
bana sevda damlamış
dudağın memleketimin şahdamarıdır
öperim öperim
gözlerin mabedim
saçların orman dalları
ben bu kentin ormancısı
yurtsuzum, yurdum olur bakışların
Senin olduğun şehirde yurtsuz bir karanfil gibi beyaz bir öykünün bitmeyen yerinde işte.
Ateşin özünden ispirto moru bir alev yükselir, tutuşur dudaklarım; dağlar ırmak kıyılarına dizilir. Ölümlerin hükmü hükümsüzdür işte o vakit. Kimse istemeden ölmez bu şarkıda.
Sonrası yoktur.
Ben bütün derdimi dökerim saçlarımla, sen bir geceye yaslanmış gençlik çağısın. Kavgaya tutulur iki kıyıda dal; hicran suyun önüne kapılmış kuru bir yaprak.
Şubatta ölümleri durdurur bu şarkı. Bu bir emir değil cihanın yeniden yazılışıdır.
Çünkü yolu olmayan köyler bilirim, yolu kardan kaplı gönüller. Çünkü gökyüzünüzün mavisini çalamam benim mavilerim şubatın örttüğü baharlardan kalmadır.
Anımsarım bu benim alışkanlığım sevgilim.
Hani ara renkleri bilmem ana renklerden gözlerini boyuyorum; kahveye boyanıyor fırçam ve çehreni esmer mırıldanıyorum, belki bilmezsin gitmediğim denizleri sandal yayvanı dudaklarınla aşıyorum, kirpiklerinle yalnızlık nasıl kovuluyor anlatırım, hatırlat.
Gerçi hayat unutulmaz sevgilim.
Sen bu gece canını okudun mısralarımın. Unutuyorum ölümü çünkü ölüm unutmanın kalın halidir, kimin başına ne zaman gelir bilinmez.
Ama hayat unutulmaz! iki mezar taşının arasına sıkışsa da.
Onun için bu şarkıda ölümü azad ettim.
Senin olduğun bu şehirde yurtsuz bir karanfil gibi azad ettim onu.
Kış suyu içmişim belki, ateşin içinde gözlerim. Bakıyorum… Bakıyorum…
Birazdan sesinin ılık şerbetinde dinleyeceğim kendimi o en sensiz vakitlerde ateşinde yandığım şarkını okuyacağım sonra.
Dışarıda yine beyaz bir kent uykuda olacak.
Işıkları söndürmüş olacak gökyüzünde tanrı! kaçak lambalar kaybolacak bembeyaz, kaybolacak deliler, kaybolacak hayaletler-hortlaklar-itler…
Bu mısraları içeceğim memenden, döşünde elim.