AKP hükümetinin tahta oturmasından bu yana gerek siyaset ve gerekse ekonomideki istikrarsız yürüyüşü, körün bastonsuz yürüyüşüne benzer, sürekli tosluyor. Başlarda AB uyum paketleri, uyum yasaları diyerek eli kolu nereye uzanırsa uzansın bir çentik attı. Çıkan yasalar anayasaya uydurulmaya çalışıyordu. Oysa gömlek dardı ve aşırı derecede yaması vardı.
Sonra; durdular, reis-i cumhur pazarlıklarında adres belirlendi ve cumhuriyet Gül ve badem bıyık ile tanıştı.
Sonra, sonra diye devam eder.
Kürtler kendi siyasi partilerinde seçime girmesin diye bir gecede kanlı bıçaklı oldukları muhalefet partisiyle aynı bedenin böbrekleri gibi çalıştılar.
Çay üreticisi, fındık üreticisi, tütün üreticisi, pamuk üreticisi derken buğday üreticisini de vurdular. Neredeyse dünyanın 3/1 ne yetecek kadar buğday üretme kapasiteli tarım alanı olan Türkiye"nin, üretimden düşürülmesi bu hükümete denk gelmese de bu hükümet döneminde uygulama tam hız sürdü.
Ekmeğin iller arasındaki farklılığı apaçık duruyor, alım gücü giderek yaşam sınırının altına çekilen vatandaşa ekmek fiyatı eza haline getirildi.
Yoksullara kömür dağıtımı tam bir kandırmaca provasıydı ve acayip tuttu. Külleri ağır, dumanı yoğun bu kömür yoksula dağıtıldı dağıtılmasına da yoksulun sağlığıyla da oynandı. Bol keseden dağıtılan bu kömürler devr-i âdemden kalma gibi yığma, pörsüttüydü. Hem vatandaşa dağıtılacak bir kömür vardı ise eğer neden en kalitelisi değildi. Neden hem halkın sağlığı hem cebi hem de ülkenin ekolojik durumu gözetilmedi. Yoksa bu vatandaş AKP ye oy verdi diye 2. sınıfmıydı?
Bu kandırmacanın tutmasındaki en önemli etken ise şu; insanlar üretimden düşürülerek bağımlı hale getirildi. Devlet versin de taş versin hesabı o açıdan tuttu.
Gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin deneme yanılma programı haline gelmiş paketler bu hükümetinde hastalıklı ve ısrarcı yöntemi oldu bilirsiniz. Kürtlere paketler Diyarbakır"da açıklanır, ancak zaman kaybetmeden yine aynı Diyarbakır"dan jetler havalandırılır. Tanklar yürütülür, askerler cemse arkalarından taşınır.
Dünyanın üniversiteler, profesörler ve generaller bakımından en zengin ülkesi konumundayız. Onca profesörümüz, generalimiz olmasına karşın ülkedeki insan ölümleri ve açlık sınırı bir türlü ortadan kaldırılamamıştır. Hala ölen insanlar için çözüm noktasında adam akıllı bir tartışma zemini bile yaratılamamıştır.
Bu hükümet geçmiş hükümetlerden farklı olarak çok parlamenterle geldi başa ancak geçmiş hükümetlerden daha elde tutulur bir icraat içine girememiştir. En azından bu hususta ülkenin kalkınmışlığına dair bir çabası görülürdü bu güne değin. Biz görürdük. IMF ülkeden çıkardı en azından.
Şimdilerde bir paket daha açıkladı can suyu adı altında üretici esnafa 25.000 bin ytl ye kadar faizsiz kredi. Basından işlenişi bakımından son derece adilane ve cazip imkânlarla bezendirilmiş bu kredi küçük ve orta ölçekli işletmeler için makuldü.
Ancak gözden kaçırılmış ufak bir nokta var. O da halkın ve esnafın üretimden düşürülmüş olması. Üretimden düşürülmüş esnafın hangi derdine derman olacaktı ki bu kredi onu anlamakta zorlandığımızı rahatlıkla ifade edebilirim.
Ayrıca büyük şirketlere her türlü olanağı yaratacaksınız ve hali hazırda memur olanlara ticaret yapma şansı vereceksiniz ve ihalelere girmesini sağlayarak küçük esnafı yok etmeye zemin hazırlayıp bir yandan da kredi vaadinde bulunacaksınız.
Şirketlere sağlanan olanaklar sayesinde ekmek üreten fırıncının yerine A şirketi lokantacının yerine B şirketi mali üstünlük açısından girecek ve ihaleyi alacak sözüm ona krediyi de üretici esnaf ve sanatkara vereceksiniz.
Hayatında bir iğne alıp satmayan insanlar ekonomik varlıklarıyla gelip baş köşeye oturacak patron olacak üreten esnaf sanatkara da kredi sağlanacak.
Çelişkilerin en büyüğü esnaf ve sanatkarı da kandırmaktır. Gemi imalatçısına kredi verilecek hem de 25:000 ytl sorarlar gemi imalatçısının bu paraya ne ihtiyacı var diye.
Samimiyetin yüzünü göstermek istiyorsanız bu ülkenin kahrını 100 yıldır çeken bakkala, manava, terziye, berbere, kasaba gösterin, gerisi kandırmacadan öteye gidemez.