Komşu ülkelerden ticaret yapmak suretiyle yerel ekonomiye canlılık katacak işlemler için ifade edilen (STM)sınır ticaret merkezleri istenilen boyutlarda katkıyı bir türlü sağlayamadı.
Tabi bunun çeşitli sebepleri vardır.
Örneğin; karşı ülkeden alınacak ürünlerin, kendi ülkemizde pazarının olmaması.
Oluşturulan ürün listelerinde karşılığı olan yani Pazar payı olan ürünlerin “kota” uygulamasıyla payı olmayan ürünün de aynı miktarlarda uygunluk ile belirlenmesi.
Komşu ülkede alınması zorunlu kılınan menşe şahadetnamesi…
Yaş sebze ve meyve alımında yerli tüketicinin korunması anlamına gelen tarih uygulaması.
Sınır ticareti uygulamasında zaman zaman bakanlıklar arasında görüş farklılıklarının oluşması, etkin bir ticaretin yapılmasında engel olabilmektedir.
Sınır ticareti merkezinden istifade edebilecek il ve mücavir illere katma değer yaratacak bir ticaret formülü üzerinde çalışılacaksa ve bu ticaret formülünün sonuçları müspet olarak beklenecekse reel bir politika belirlemek lazım.
Örneğin; kar marjı yüksek ve rağbet görecek ürün yelpazesinde kayıt içini garanti edip metaforunu oluşturmak.
Bir başka değişle ticaretin yeni evrenini oluşturmalı…
Bunu söylerken gerçekçi olmaya gayret ediyorum. Yani hem memleketin çıkarını hem de yurttaşın çıkarını tabana yayma formülünü düşlüyorum.
Tabandan güçlü bir ekonomik dirilmeyi yurttaşa öğretirken, başka çok başka bir şeyi de yapıyorsunuz. İnsanlara çalışmayı, kazanmayı ve doğru harcamayı öğretiyorsunuz.
Şimdi bu ticaret planlamasını iki ülke sınırları üzerindeki bir ilde yapmayı düşünüyorsanız ufuk yelpazenizi genişletmenizde fayda var.
Bir kentin kalkınması, bir bölgenin kalkınmasına lokomotif görevi üstlenirken, bir bölge de ülkenin dinamo görevini göğüsleyecek diye algılamalı.
Bu ütopik görünebilir ancak mevcut yöntemlerden daha başarılı ve öngörülü bir formül olur.
İki ülke; yeni olan her şeye aç.
Modern olan her ürüne hayran…
Bu vesile ile sizin vitrininizi izleyip duruyorlar.
Eksikleri olabilir söylediklerimin, zaten bende göklere çıkarmıyorum. Sadece sınır ticareti düşünülürken bölgenin öznel koşulları içinde debelenen yerel nüfusa hakikaten fayda sunacak ve üretim sahasına çekecek bir önermeye meyledin diyorum.
Kaçakçılık ibaresinin dünyadaki bütün sınır kentlerinde karşılığı bilindik ve tanıdıklığı aynıdır. Ya günü birlik geçimini sağlamak için insan sağlığına ve hayatına zarar vermeyen ürünlerin daha ucuza mal edilerek sınır aşımıyla yer değiştirmesidir. Ya da insanlık suçu sayılabilecek ürkünç maddelerin aynı yöntemle alan değiştirmesidir.
Biz sınırların denetime alındığı, insanların hayatı bahasına kaçağa gitmesine gerek kalmadığı yöntemi resmi bir düzlemde yapılmasını istiyorsak, fırsat sunmalıyız.
Sınırdaş olunan ülkede bir Pazar, kendi ülkemiz sınırlarında da bir Pazar oluşturmak suretiyle karşılıklı alışveriş yapmayı düşünebilmeliyiz.
Adına “serbest Pazar” sahası diyebiliriz.
Ya da… Herhangi bir isim.
Kayıt altında, denetim altında ticaret erbabının kendi firması ve ya şirketi üzerinden nihai tüketiciye ulaştırmasına olanak tanıyan formülü resmileştirmesi.
Aynı şekilde; vergilendirilmiş ithalat ve ihracat için de tüm yerel şirketlerin cazip kılınan formülle sahaya davet edilmesine olanak sağlamak.
Böylece kalkınmaya hiç şansı olmayan bir ilin kapalı kilitlerine bir anahtar bulunmuş olacaktır.
Bu anlamda; Sınır illeri için tasarlanan modelin içinde bu renkte bir ticaret boyutu son derece isabetli olacaktır. Ki uygulanabilir bu rejimle kazanç kapısı açıldığında, insanların arı gibi koşturduğu görüldüğünde bu haklılık apaçık görülecektir.
Üretmeden, çalışmadan değil, üreterek ve çalışarak kazanmanın mutluluğu kadar onurlu başka bir durum yoktur…