Parlamenter sistemin, sistematik seçimlerinden birine doğru gidiyor Türkiye ve Kürdistan.
Modern ve özgür yaşam için yola çıkanlar gibi,
El kaldır, el indir için yarışa katılanlarda var.
Bu işin doğasında, dürüstlüğün ve namuslu olmanın çok önemi olduğunu bilenlerden de söz etmek mümkün.
Ancak ilkeli olan bu kesim maalesef ki azınlıktadır.
Türkiye’nin içinde olduğu durumdan bu kesimin az olduğunu anlıyoruz.
Temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra sosyal yaşamında kusurlu, eksik, kişilere, kurumlara göre dizayn edildiğini görmek mümkündür.
İşsizliğin bütün kamufle yeteneğine rağmen apaçık görüldüğünü söyleyebiliriz.
İdarecilerin ağzından çıkan bir cümle ile ekonominin nasıl bitkisel hayata girdiğine de tanıklık eden pek çok insan var.
Yabancısı değil aslında Türkiye de yaşayan insanlar bu durumlara…
Ancak her şeye rağmen parlamenterlik için başvuran aday adaylarının hesabını hiçbir şey bozmuyor.
Nitelik asla önemsenmiyor.
Herkes azılı bir siyaset pratiğine sahip olduğunu sanıyor.
Kafa kol ilişkileri gibi, mesleki itibar için ismini listelere ekleyenler de var.
Hazinenin içine girip, üstüne başına hazine tozunun bulaşmasını isteyen ve bundan medet umanlar pek az değil.
İki üç yıl sesi soluğu çıkmayan ve seçim zamanı gelip aday adayı olanların resimlerdeki pozları garip bir şekilde özgüven ve pişkinlik içeriyor.
Hele mahalle muhtarlığını bile ıska geçmeyen ve her bişeye aday adayı olanlara bakıp bakıp Türkiye’yi görmek mümkün.
Asıl ve asil bir yaşamın siyasetini, kabiliyetleri, duruşları, pratikleri, teorileri ile ispatlayanlar ve bir milim hayal kırıklığı yaratmayan aday adaylarının önünde gururlanan ve onları öve öve bitiremeyen bir seçmen gerçekliği de var.
Bu olağanüstü mutlu ediyor.
Ve umutları göğertiyor…
Elbette ki iktidar olmak, halkın menfaatlerini koruma adına fevkalade gurur verici bir durumdur. Ama iktidar olup milleti unutmak utanç duyulacak farklı bir kurnazlıktır.
Seçildiği sürece, milletvekilliği rozetini taşımaktan başka bişey yapmayan iktidar köleleri; bir kesim aday adaylarını hiç mi hiç incitmiyor.
Aile aday adaylarını da konuşabiliriz.
Aşiret aday adayları da mevcut…
Ego aday adayları da pek tabi ki söz konusu…
Temel prensip, insan haklarının ihlali, doğanın katledilmesi, kadının yok sayılması, çocukların taciz ve tecavüzden korunmasına yönelik duruş sergileyecek aday adaylarının halk tarafından seçilmesine olanak tanıyan demokratik seçim mantalitesinin sağlanması olmalıdır.
Ancak Türkiye’de böyle bir şans yok.
Yandaş siyasetine yandaş aday adayları programı uygulanıyor.
İtibar kazanmak için mevcut seçim koşullarından çıkma eğilimi gösteren aday adaylarının cenneti Türkiye.
Aday adaylarının müdür, müsteşar, genel müdür olmak için stratejik davrandıkları bir ülke Türkiye.
Siyaset böyle yapılır diyen aday adaylarının arenası Türkiye.
Velhasıl… Cebinde parası olanlar ve cebinde parası eksilenler bu işten iyi nemalanır.
Her şeye rağmen, bilgili, birikimli, nitelikli, özgürlükçü, çalışkan, proje sahibi, ne yaptığını bilen aday adaylarının varlığı büsbütün umutsuzlaştırmıyor…