Suriye, kimi ülkeye göre coğrafik olarak çok geniş bir ülke değil ama çeşitli ve renkli bir yerdir. Suriye’nin batısı ve doğusu dağlıktır, güneyi ve ortası ise çöllerden oluşur. Tarıma elverişli düzlük alanlar genel olarak kuzeyde yer alır. Petrol alanları ise Deyrzor ve Haseke bölgelerinde bulunur.
Kültürel olarak da Suriye çok çeşitli bir ülkedir. Batıda alevi çoğunluk yaşar. Güneybatı da Dürzi ve Hıristiyanlar, doğu ve güneydoğu da Sünni Araplar çoğunluktadır. Kuzeyde ise çoğunluğu Kürtler oluştursa da orta kesimde Araplar, Çeçenler, Türkmen ve Asuriler de epey bir nüfus oluşturmaktadır.
Kürtler de kendi aralarında farklılık gösterir. Kamişlo heterojen bir yapı oluşturmaktadır. Arap, Asuri ve diğerleriyle iç içe olan bir çevredir. Kobani, genel olarak fakir Kürtlerden oluşur ve homojen bir yerdir. El Bab ya da Şehba bölgesinde de çoğunluk Kürtlerden oluşur.
Afrin ise Rojava’nın siyasal ve ideolojik olarak katalizatör konumundadır denilebilir. Yani, askeri ve ideolojik perspektifler oradan gelir. Etnik ve ideolojik bakımından homojen bir yerdir. Hatırlanacağı gibi Öcalan 20 yılla yakın Afrin’de yaşamıştı.
Civan Haco’un, ‘Evin (sevda) Xweş e dermanê dila (Gönüllerin dermanı ‘sevda’ hoştur) şarkısı, ‘Efrîn xweş e Dermanê dila’, (Gönüllerin dermanı ‘Afrin’ hoştur) olarak söylenmesi bu anlamda ilginçti.
Üzerinde olan ambargoya rağmen sabun ve çeşitli tahıl ürünlerini üretip çevreye satması da Afrin’deki ideolojik inadın başka bir örneği…
Hatırlanacağı gibi, 2012'de Afrin'de hakimiyeti sağlayan PYD, 2014 yılı Ocak ayında kanton ilan etmişti.
O günden beridir ‘güvenli’ bölge olmasından dolayı Halep sanayisinin çoğu Afrin'e taşındı.
Yani Afrin, krizle birlikte demografisi ve çehresi değişen bir kent ve ilçe merkezi çatışma görmedi. Ekonomisi tarıma dayalı, keşfedilmiş petrol/gaz rezervi yok. İki binlerde nüfusu 400 bin civarında olan Afrin, Suriye savaşından sonra bir milyonu geçti.
Batıdan Hatay’a, kuzeyden Kilis'e komşu olan Afrin güneyde Nusra adlı el Kaideci silahlı gruplar tarafından yönetilen İdlib iline açılıyor. Güney doğusunda ise İran'ın özel önem verdiği Şii-Kürt nüfusun olduğu beldeler; Zehra ve Nubul bulunuyor.
Afrin kantonun %75 ten fazlası Kürttür. % 24ü Arap % 1’i ise diğerleridir. Yani Türkmen hemen hiç yok.
Afrin üzerindeki hesaplar
Bilindiği üzere, Rusya, başından beri Türkiye’yi Kürtlere karşı öcü/koz olarak kullanmaktadır. 26 Ağustos 2015’te Türkiye’nin Cerablus’a, 24 Şubat 2017 tarihinde ise El Bab’a girmesini sağladı ya da girmesine göz yumdu.
Son zamanlarda Rusya’nın benzer bir şekilde, Türkiye’yi Afrin’e sokmasa da, onunla Kürtleri korkutmaya çalıştığı gözlenmektedir. Bununla Rusya’nın, Kürtleri zayıflatma, kendine bağlama ve Esad’a mecbur etme gibi amaçları olabilir.
Dahası, Rusya, Kürt nefretini kullanarak Türkiye’yi ABD karşıtı cepheye çekme gayreti içerisinde de olabilir.
Yakın tarihte Rojavalı bir yetkilinin ‘Rusya bize Türkiye’yi öcü olarak gösteriyor, Türkiye de Rusya’yı…’ açıklaması bunun göstergesi…
Gerçi, düne kadar Esad’lı bir çözüme yanaşmayan, şimdi ise İran, Esad ve Rusya’yı Kürtler karşısında ortak tavır almaya davet eden Türkiye de durumdan rahatsız değil.
Çünkü Türkiye, Rusya ile yaptığı el Bab-Halep alışverişini Afrin-İdlib olarak tazelemek istiyor. Zaten konjüktürel olarak Türkiye’nin Suriye-Rusya-İran rotasına sürüklendiği gözlemlenebilir.
Yani, Kürtleri durduramayacağını varsayan Türkiye de Afrin’e baskıyı artırarak Kürtleri Esad’a itmeyi amaçlıyor. Son çare olarak ancak, Esad’ın Kürtleri durdurabileceğini hesaplıyor.
Buna istinaden, şu aralar, Türkiye’nin Afrin'e gireceği konuşuluyor. Ama doğrusu, bu, düşük bir olasılıktır. Bunun Kürtlerin Esad’a yanaşması için psikolojik bir baskı olduğu ve Rusya ile İran’ın da haberdar olduğu söylenebilir.
İkincisi, zaten Türkiye’nin Afrin’e girmesi Amerika ve Rusya'ya rağmen zor. Amerika SDG'ye, Rusya ise rejime dayanarak Suriye'dedir. SDG'nin zayıflatılması, Suriye'de Amerika'nın zayıflatılmasıdır. ABD’nin buna müsaade etme olasılığı zayıf.
Türkiye’nin ABD karşıtı cepheye sürüklenmesine karşılık olarak Trump’ın, ÖSO’ya desteği kesmeyi planlaması, İdlib’te Türkiye destekli ÖSO’cuların Nursa eli ile sindirilmeye başlanması, Türkiye’nin Musul/Başika’da eğittiği Heşdi Wetani’nin Musul’da Heşdi Şebi ile çatışmaya başlaması bunun erken belirtileri olarak algılanabilir.
Ayrıca, İran ve Esad’ın, Türkiye’nin Suriye'den parça koparmasını kabul etmesi olası değildir. Her şeyden önemlisi, SDG'nin izni olmadan TSK’nin SDG alanlarında barınması zor.
Türkiye’nin Afrin’e girmesi Rojavalı Kürtlerle uzun soluklu bir gerilla/vur kaç savaşı başlatma anlamına gelir. Geniş bir alan zırhlı araçlar içinde kalarak sonsuza dek kontrol edilemez. Dünya kamuoyunun tepkisini de hesaba katmalı.
Türkiye ne planlıyor?
Afrin, Rojavalı Kürtler için Akdeniz’e açılacak kapı. Afrin elde tutulursa Kürtlerin Akdeniz’e ulaşma projesi gerçekleşebilir. Herkesin bunun farkında olduğu gibi Türkiye de farkında.
Ve Türkiye, Afrin ile Kobani'nin birleşmesini 'Kürt koridoru' projesinin en önemli ayağı olarak görüyor. Ve bunu engellemeye çalışıyor. İlk akla gelen ise operasyon.
Türk yetkilileri Afrin’de PKK’ye fazla katılım olduğunu, Afrin’e yapılacak olası operasyon amacının PKK militan kaynağını bitirmek ve Amanos dağlarını güvenceye almak olduğunu söylüyor.
Buna göre, PKK'ye son dönemde en geniş katılımın olduğu (iddia edilen) Afrin çevresinde kontrolün sağlanması gerektiğini dile getiriyorlar. Medyanın servis ettiği haber ve yorumlar da bu yönde.
Fakat Türkiye’nin İdlib’e olası müdahalenin önüne geçmeyi amaçladığını ve ‘Kürt Koridoru’nu ‘Türkmen Kemeri’ ile kesmek istediğini tahmin etmek zor değil.
Çünkü Türkiye, Rakka’dan sonra sıranın İdlib’e gelmesinden ve Kürtlerin rejim ile hareket edip Akdeniz’e açılmaya çalışacağından çekiniyor. Kürtler zaten İdlib/Akdeniz’e yönelme hedeflerini saklamıyor.
Dolayısıyla Türkiye, El Bab ile kesildiğini düşündüğü Kürt Koridoru’nun ebediyen engellenmesini istiyor. Bu anlamda Afrin kilit rolde.
Bu doğrultuda ve basına yansıtıldığı gibi Türkiye, yapmak istediği olası operasyonla Tel Rifet ve Minak havaalanını alarak Azez’den İdlib’e yol açmak istiyor.
Eğer bu gerçekleşirse Afrin-Kobani kantonlarını birleştirme hayali daha da zorlaşacak, Kilis’in altından, Hatay’a kadar uzanan geniş bir alan ÖSO kontrolüne geçecek ve Türkmen Kemeri oluşmuş olacak.
Fakat bu planın gerçekleşme olasılığını yukarıda yazıldığı için tekrar etmenin gereği yok.