Cudi dağından, Süphan dağına, oradan Hakkari"nin Cilolarına kadarki bölgelerde ÇİNGENE şemsiyesi altında iki ayrı topluluk, yani Mıtrıblar ve Qereçler topluluğunu görebiliyoruz.. Çingeneler dediğimizde Kürtler arasında akla iki ayrı grup esmer insanlar gelir.
Qereçler: Genellikle zanaatla uğraşan esmer insanlardır ki onlar da göçmen kuşlar gibi sınır tanımayan, kışın sıcak yerlere, güneydeki Cizre, Slopi, Zaho, Dohok ve hatta Musul dolaylarına göç edip kışı burada baharın özlemi ile çadırlarda geçirirler. Havaların ısınması ile birlikte de karlı dağlara, gelecek kışa, kış hazırlığına taban teperek, kışlık erzakları için yük ve binek hayvanları Tazıları ve keklik kafesleri, elek kasnakları, davulları, zurnaları, ateş körüklerini yüklendikleri gibi, dağ köylerine ve yaylalara yönelirlerdi, ovalardan
Hala katır, at ve eşek sırtında; |
Mıtrıblar (Mırtıv-Mırtıb) ise genellikle müzikle, dengbejlikle ilgiliydiler. Davul, zurna, pike (duzele)kemançe, kabak kemane ve kaval gibi müzik aletlerini büyük bir ustalıkla çaldıkları gibi kendilerinin bu aletleri yaptıkları da bilinmektedir. Hakkari ve Bahdinan bölgesi halkı govendlerini söyledikleri stranlar eşliğinde oynarlardı. Belki bunda dini baskıların etkisi de vardı.Davul zurna gibi müzik aletlerinin dinen uygun olmadığını söyleyen şeyh ve melaların etkisi ile bu yörelerde mıtrıblardan başka kimse davul ve zurna çalmaya yeltenme cesareti gösterememiştir.Bu aletleri çalanlar da küçümsenmiştir,dışlanmıştır daima.
Benzeri bir olay başımdan geçmişti.
Kürt köylüleri Okul okuyanların yalnız mühendis veya doktor çıktığını sanırlar. Zaten bundan başka bir meslek ve memuriyet dalının da ismini bilmezler. Değerli dostum MISTO, oğlum Onur"un hangi okulu okuduğunu sorduğunda,demiştim ki:
-Malatya" da üniversiteyi okuyor.
-Mühendislik okulunda mı?
-Hayır. Demiştim
-Öyleyse doktorluk okuludur. Demişti.
Beyzade Bozo, lisede iken bile |
-Mısto kardeş vallahi nasıl söyleyeyim bilmiyorum ama benim bildiğim, oğlum üniversiteyi bitirirse ZURNACI olacak dememle birlikte, O:
Birdenbire saygı ile sağ elini göğsüne götürüp oturduğu yerden biraz doğrularak:
-Estağfurullah, estağfurullah.öyle söyleme.Demişti ve ben de hemen mevzuyu değiştirmek zorunda kalmıştım..
Serhat bölgesinde Feraşin, Berçelan, Spihane, Semedar, Norduz, Meydanbelek, Çarçela, Mergezer, Geverok, Geraşin, Meydanmelhem yaylalarına gittiğinizde koca, koca kara çadırların 70-80 metre ötelerinde gördüğünüz, küçük beyaz birkaç çadırlar o yaylanın çingenelerine aitti. Çingeneler yaz boyu gerek şenlik günlerinde, düğünlerde gerekse akşamları neşeden davulunu patlatırcasına tokmaklıyor, sesini komşu yaylalardaki kara çadırlara duyurmaya çalışıyordu. Çingene o tokmağı vurdukça gelecek, ŞABAŞ (bahşiş)la cebini dolduracağını biliyordu..
Uzun yıllar öncesinden son yıllara kadar yörede hüküm süren Mirler, Beyler ve ağaların konaklarında seyisleri, arap atları av tazıları, keklikleri, Hulamları, camızları, öküzleri, kahvecileri, nargilecileri (ÇİROK)ları haftalarca anlatan, dengbejleri ve davul zurna çalan Mıtrıbları vardı ve bu mirler, beyler ağalar, bunlarla, biribirlerine üstünlüklerini ispatlama gayreti içinde idiler, biri diğerine misafirliğe gittiğinde bu övündüklerini de birlikte götürürlerdi. Hatta yarıştırırlardı. Bugün kalelerin veya eski mir ve ağa konaklarının etrafına bakınız oralarda muhakkak Mıtrıbların oturduğunu görürsünüz. Zaten hep el önünde hazır otururlarmış ve bugün bile kendilerini hanedan anlamında Beyzadeolarak tanıtıyorlar.
Gerek Mıtrıblar gerekse Qereçler, |
İster Mıtrıb ister kereç (Qereç) diyiverin siz bunlara. Bana göre ise bunlar birer seyyar kültür hamalı.Daldan dala polen taşıyan bir kelebek misali,bu esmer tenli,eli ve yüzü dövmeli , siyah pala bıyıklı cesur,korkusuz insanlar Kürtler arasında birer örf anane gelenek görenek
ve kültür kelebeği, kültür elçisi idiler .Köylerden köylere aşiretten aşiretlere,yaylalardan yaylalara da dağlardan ovalara,havadis taşıyorlardı ,neşe götürüyorlardı,onları biri birlerin den haberdar ediyorlardı,övüyorlardı, hatta korkusuzca bazı ağaları ve aşiretleri yeriyorlardı....
Ama gelin görün daha düne kadar davulu ile zurnası ile topladığı Şabaşı ile sınır tanımadan köy köy, yayla yayla dolaşıp geçimlerini sağlayan bu insanlar,şimdi ise düğünlerdeki elektro sazlı müzik gurupları nedeniyle,açlıktan sefilleri oynadıkları gibi birçoğu bulabildikleri küçük işlerle yerleşik yaşamaya başlamak zorunda kalmışlar.
Qereçler, eskiden yaylalarda, şimdi |
Sınır tanımayan dünyalılar. MIRTIB'LAR QEREÇ'LER, BEYZADE'LER, DOMÊ'LER ve KOLİ'LERDİR.
Bir Qereç ailesi
Şimdi de çadırda elek yaparak geçimini sağlıyor.
Beyzadeler neredeyse neşe orada, govend orada hazırdır. Her köyde her yaylada
Hakkari"de sevdiğim beyzademiz EVDO, iyi zurnacıydı ama davulcusu yoktu.İlk okula giden oğlu BOZO"ya davulu öğretmişti. Bozo, hem okula gidiyordu hem de boynunda davulu ile düğünden düğüne babasının peşinde koşturuyordu.
* Fotoğraflar: Enver Özkahraman