İşin doğrusu benim de mevzudan haberim geç oldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 10-11 Ekim tarihleri itibariyle Diyarbakır programının bir bölümünde DİTAM’ın Tigris Diyalogları toplantısında davetli kurum temsilcilerinden birinin Kemal beye sorduğu soru üzerine haberdar oldum. Hemen internete girince konuyu öğrenmiş oldum.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan bir Kürt kadın çalışan temizlik işçisinin nette paylaşıldığına göre “Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafını paylaştığı için” işine son vermiş!
Kılıçdaroğlu “benim de haberim yoktu, gençlerle yaptığımız buluşmada da bu soru soruldu” deyince! İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu hemen söz alıp açıklama yaptı. “Efendim belediye başkanımız açıklama yapmış. ‘Kürtler bizim kardeşimiz onlarla hiçbir sorunumuz yok. İlgili kişi işini aksatan, defalarca uyarmaya rağmen buna devam eden biriydi bu sebeple işten çıkarıldı” deyince Kemal bey de bunun üzerine herhangi bir yorum yapmadan diğer soruları cevaplamaya geçti.
Sonradan öğrendik ki mesele öyle değilmiş! Hem partisinin genel başkanı hem de milletvekili onun ilk açıklamasına “kanmak”la yanılmışlar.
Önceki gece bu konu ile ilgili 4.13 dakikalık Tanju Özcan video kaydını izleyip dinledim.
Dehşet bir nefret dili. CHP gibi her fırsatta sosyalist enternasyonal üyeliği ile gurur duyduğunu ifade eden ve özgürlük üzerine söylem geliştiren, haktan adaletten söz eden bir parti nasıl olur da böyle bir kindar dile sessiz kalır.
Sonra biraz daha araştırınca sürpriz olmadığına kanaat getirdim. Bolu belediye başkanı meğerse dört dönem 24-25-26 ve 27. dönem partisinden milletvekilliği de yapmış biri. Eh demek ki partisinde epeyce karşılığı da var olmalı zat-ı muhteremin!
Şunu düşünmeden edemedim; bütün bu nefret dilini “eleştiri yapıyormuş” gibi dillendiren Bolu Belediye Başkanı acaba başka iki başkana, mesela Ahmet Davutoğlu’na bölgenin felaket yıllarının başbakanı ve sorumlularından biri olarak yapabilir mi? Ya da doksanlı faili meçhullü yılların içişleri bakanı Meral Akşener’e yapabilir mi? Bu söylemin yüzde birini bile onlara yapmaz/ yapamaz! Ortaklar çünkü. Aslında bu dil böylesine kendinden emin ve vakur bir dil, aynı zamanda ciddi bir “özgüven”in de vurgusu nişanesi.
Öylesine emin ki sözlerinden bir başka açıklamasında da partisinin genel başkanına referans vererek Suriyeli mülteciler ile ilgili nefret dilini “bakın genel başkanım da benim gibi düşünüyor” demeye getiriyor.
Velev ki o temizlik işçisi Kürt kadın “defalarca uyarılmaya” karşın politik paylaşımlar yaptı. E sayın Başkan siz de devlet memurusunuz, sahi sizin yaptığınız ne! Diye sorarlar, çünkü soru orta yerde...
Şimdi ortada şu çıplak soru var, muhataplarını bekleyen.
Bir; CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu bu videolu basın açıklamasına ne diyecek. “Bu nefret dili bizim gelecekte kurgulamaya çalıştığımız dil değil, asla onaylamıyoruz” mu diyecek! Yoksa görmezden mi gelecek.
İki; Sayın Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır toplantısında yukarıda paylaştığım Bolu belediye başkanının açıklamasını dile getiren kendisi de hak savunucu gelenekten gelen İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu “Kürde yapılmış hakareti kendime yapılmış sayarım” diyerek mecliste ya da MSTV kanalında dile getirecek mi?
Bakıp göreceğiz...