Bir seçim atmosferine daha girmiş bulunmaktayız. Türkiye'de genel başkanlar kendi siyasi aktörlerini belirlemek için inceden inceye hesaplar yapmaktadırlar, hal böyle olunca en renkli çalışma arkadaşlarını da törenlerle açıklamaktadırlar.
Fosforlu kravatları, yarı açık alınları, balkon göbekleri, bütün sükseleri ile başbakanın isimlerini anons etmesinden sonra petrol atığı gibi yığılıp kalıyorlar oracıkta. Kader kimisini solcu iken faşist bir partide, kimisini sağcı iken kapkara çarşafıyla Deniz Baykal solunda, kimini ise aşrı yağlandığı için AKP"nin kazanında siyasete hazırlıyor.
Bu iş neredeyse ölümüne yağcılık ve bitimine servet dökülerek yapılmaya başlandı.
Ama genel başkanlar didik didik edip Türkiye'de adam arıyorlar.
Şimdi herkes elini vicdanına bıraksın ve konuşsun, hiçbir parti bu güne kadar Türkiye için gelecek vaat eden bir kentleşmeye gidememiştir. Bazı kentlerde parti tüzüğünün dışındaki bireysel çabalarıyla yapanların dışında. İstanbul'dan bir başbakan geçmiştir. Ama İstanbul hala çileli bir trafik derdinde ki dünyada böyle bir kargaşa bulamazsınız. İnanın hala İstanbul"da patika yol diyeceğimiz yollar mevcut. Çok kötü yönetmediler belki ama çok iyi değildiler.
Yani profesyonel anlamda AKP'nin varlığı bu güne değin gelen yanlışların ve kötü yönetimlerin zafiyetinden doğar.
Cumhuriyet tarihinden beri kağnı yolu gibi yolları bir gözden geçirdiler suyu yalan dolan ile getirdiler, altyapıyı da ağır aksak yaptılar. Ama hala denizlere akıtılan kimyevi atıklar ve lağım sularını kimse görmezden gelemez.
Çöp dönüşüm merkezleri kaç kentte var ki
Hani 21. YY kenti yaratmak için plan, proje ve programları olmadı hiç. Sanki gidici gibi geldiler hep. Üç dönem üst üste başkentte ve dediği dedik ama hala dünya kenti yaratmayan bir yönetim var. Kabadayı mı Kabadayı
Sovyet sosyalist (S.S.C.B) döneminde yapılan yollar bu gidişle elli yıl sonra da gelmez Türkiye'ye.
Ülke yönetimini sadaka mantığıyla yönetmeyi esas alan bu anlayışın içindeki yenilikçilik kapalı kapalı gidiyor.
Son Gazze katliamında gerçek duruşları da hemen hemen açığa çıkmış oldu ki buda temsil ettiği kitlesini şaşırtmış olmalı. Orada insanlar can pazarındayken mikrofonlardan susuk nutuklar atan durum esas Müslümanları uyandırmaya yetmiştir.
Kendi iç meselesine neşter atmadan kilometrelerce ötesindeki bir ateşe elbette kayıtsız kalması politik birikimden uzak olmasından kaynaklıdır.
Başladığımız yere dönersek şayet; bir yerel seçim öncesi daha her şey mubah anlayışını görmemize vesile olan AKP ve kemikleşmiş ülke diyalektiği ne kadar iç içe ve karanlık hesap içindedir görebiliriz.
Bir politika haline getirmiş oldukları yoksullaştırma ve ardında babacan tavır takınma gösteriyor ki hayli işlerine yaramış.
İnsanlar Türkiye"nin uçtan uca her yerinde birkaç torba kömür ve küçük paketlerle sevindirilerek sandığa taşınmak isteniyor. Neredeyse bu mekanizmayı oturdukları yerden çok rahatlıkla yönetiyorlar.
Bu da iktidarın anahtarı oluveriyor.
Ülkenin bir bölümü doğal gaz zammı ve politik kusurların sayesinde donarken bir kısmı da ucuz, kalitesiz ve denetimsiz kömürlerin çıkardığı kirli duman ile kirletilmekte.
Hakkâri ilinin 2008 yılında hava ölçümleri en kirli hava raporunu verirken içinde olduğumuz 2009 yılının da hava görüntüsü pek iç açıcı görünmüyor.
Ekolojik dengenin alt üst olduğu şu günlerde bilim adamlarının da bu kadar kayıtsız duruşu da oldukça düşündürücü. Aynı zamanda çevre bilimcilerinin ve çevre kuruluşunun bu kadar suskun olması pek tabiî ki alışık cumhuriyet geleneği ve AKP politikasından öte bir şey değildir.
Tabi halkın yönetim izni verdiği kurumların hali ise bir başka hadise.
Bize bir şey olmaz diye telaşlanmayın çünkü her gün çocuklarınız okula giderken taptaze ciğerlerine zehir çekiyorlar. Onlara bir şey olunca zaten sizin telaş içinde olmanıza gerek yok çünkü geleceğiniz/geleceğimiz kararıyor.
Siz siyaset yapmaya devam edin.