"Koçero
ruhunu teslim etme!
sakın ele verme!
onurunu koru, küçülme!
umudunu tüketme!
dayan..."
Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı'nın (TÜSTAV) Türkiye'nin toplumsal hafızasının yitip gitmemesi perspektifinden hareketle değerli yayınları var. Bunlardan beni en fazla ilgilendirenler, "Sarı Defter" başlığı altında yayınlanan kitapları. TÜSTAV, haklı olarak künye bölümüne bir not düşerek diyor ki; "Sarı defter bir zamanlar ilkokulda herkesin kullandığı ortak defterdi. Kâğıdın, kalemin değerli olduğu zamanlar. Sarı defter, kurşun kalem, tahta kurşun kalem sapı, boyuna (ortasından geçirilmiş iple) asılan silgi..."
Bu gerekçeyle sarı samanlı çizgisiz defterlere yazılmış anılar kabiline denk düşen bir belirleme "niyetine" sarı defter dizisi hazırlanmış olsa da; kanımca bunun bir başka yönü daha olmalı. Bizler gibi bilgisayara rağmen işi hâla kağıt ve kalemle olanlar, zaman zaman kitaplığımızdaki eskimiş, eprimiş kitaplara dönüp baktığımızda görürüz ki, kitaplar eskidikçe rengi değişir, canlılığını yitirirler. Sayfaları sararmaya yüz tutar. Ve kitap sanki okurundan, sahibinden hesap sorar: "Madem arada bir bakmayacak, sırtımı okşamayacak, sayfalarımda, satır aralarımda bilmedik ne kaldı, diye sormayacaktın da, beni bu tozlu rafların arasına ne diye hapsettin". İşte bence sarı defterlerin bir de rengi soluklaşmış ve adeta flu görüntülere dönüşmüş eski hatıraların, yeniden yazıyla güncellenmesi yanı ile de bir bağlantısı olsa gerek.
TÜSTAV, her biri ayrı değer kabilinden sarı defter dizisinde bugüne dek 20 kitap yayınlanmış. Bunların kimilerini okudum. Bugünlerde 20. Sarı Defter kitabı olarak yayınlanan Müslüm Üzülmez'in "Yoldaş Koçero"* kitabını okuma fırsatım oldu.
Koçero, bir halk eşkıyası, onu yaygın medyanın anlatımından ve haberciliğinden çok, Selda'nın ezgisinden tanıdı 70'li yıllarda birçoğumuz. Hani dizlerde dile geldiği gibi;
"koçero bir vatandır / yaşanılır boydan boya / koçero bir vatansızlık / bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero / mavzerleşmiş bir haksızlık / yanıtsız bir dilekçe! / ben türkçe anlatamam / o kürtçe anlatamaz..."
Koçero 31 yaşında öte yakaya göçer. Ömrünün 13 senesini dağlarda eşkıyalık yaparak geçirir.
Belki de bu yazgıdan hareketle; "Yoldaş" Müslüm Üzülmez TKP'ye davet edilir ve "partilenmeyi" kabul ederken ona parti adı olarak "Koçero" kimliği uygun görülür. O da hiç sorgulamaz ve neden demez. Kendi belleğinde komünist "yoldaş" ön ekini de ekleyerek, artık TKP'li "Yoldaş Koçero" olur.
Diyarbakır'ın en verimkâr ve beyin üreten eski ve kadim yerleşim yerlerinden biri olan Ergani'den doğumu ve aile tarihiyle başlayıp, öğrenciliği, iş hayatı, sendikacılığı, kaçaklığı, mahpusluğu ve gündelik hayatın içinden kimi yerlere mizahi üslubunu da katarak büyük boy 120 sayfalık bir kitap olmuş TÜSTAV'ın Müslüm Üzülmez imzalı "Yoldaş Koçero" kitabı.
Müslüm Üzülmez'i epeydir tanırım, üretken bir kalem. Son yıllarda sıkça kitaplar hazırlayan ve eteğinde, torbasında nesi varsa paylaşmayı görev sayan bir yazar.
Yoldaş Koçero'yu iki açıdan etkilenerek okudum. Biri Diyarbakır beş nolu mahpusluğu anıları. Doğrusu 5 Nolu zindan direnişi ile ilgili 12 Eylül faşizminin yaptıklarını her yazan, puzzle gibi görünmesi gerekenin kendince eksik bırakıldığını düşündüğü bir parçasını tamamlıyor adeta. Müslüm de sanki 12 Eylül Diyarbakır zindanı ile ilgili başka kitaplarda da anlatılmış insani ve vicdani dostluklara, eziyeti, baskıyı, işkenceyi "yoldaş"ı yerine kendi bedeninde tercih edenlerin yaşadıklarını paylaşmış.
Bir diğer nokta ise Yoldaş Koçero'da diğer kimi benzer kitaplarda zaman zaman görüldüğü gibi "eski yoldaşları" karalama, çöp sepetine atma, yok sayma, ya da lanetleme yok, bu da ayrı bir kadirbilirlik örneği. "Partilendiği" dönemlerde partili yoldaşının "emrine riayeti" görev bilen kimilerinin nedense, yeniden hafıza tazelemeye, anı yazmaya yeltendiklerinde, dünyayı ve hikâyeyi kendi ekseni etraflarında döndürerek, sonra da sanki tarih 2000'li yılların ülke coğrafyasında yeniden yaşanıyormuş gibi bir ruh haline evrilerek eskinin muhasebesini bugünün defterlerinde yeniden yaşamaya yelteniyorlar.
Çok doğru davranarak Müslüm Üzülmez bu haksızlığı yapmamış. 40 yıl öncesinin yakın mücadele tarihinin hak teslimiyetini olaylar ve şahsiyetler üzerinden bir kez daha işin içine kısmen edebiyat da katarak paylaşmayı denemiş. Başarmış da!
Ailesinin (uzak, yakın) fedakârlıklarının da çok hüzünkâr örnekleriyle bezenmiş bir yakın tarih hafıza kitabı Müslüm Üzülmez'in Yoldaş Koçero'su...
*Müslüm Üzülmez, Yoldaş Koçero, TÜSTAV Yayınları, Sarı Defter 20, Temmuz 2011, İstanbul.