Bana göre kilim, yüz yıllardır okula gitmeyen NEYNOVA PLATOSUNDAKİ KÜRT gelin ve kızların genelde yazın köyde yaylada Bêrî yolunda teşisiyle eğirdiği iplikleri yine köy çevresinde yetişen bitkilerle renklendirerek hazırladıkları yün ipliklerle kışın küçücük pencerelerden sızan bir tutam ışık altında, derme çatma ağaç tezgahlarda dokudukları, Canbêzarlar, Luleperler Gulgeverler, Şamariler, Şımıkbukler, Çılguller Batufanlar, Herkiler, Kaşuranlar her biri Avrupa da Rönesans dönemi antik tabloları, Mona Lisa'lar, Picasso'ların, hatta Salvador Dali'lerin yapıtları kadar değerlidirler benim için. Bu halkın antik dokuma, el sanatı harikaları… Bu paha biçilmez değerlerimizin dününden fazla söz etmeden, bugün bu eserlerin başına gelenler ve bundan sonra ilgileneni olursa bir iki mumlukta olsa aydınlatma, hatta memleketçilik yapmadan Hakkari, Van ve Şırnak'ı ayırmadan bir bütün olarak KİLİM'i anlatmaya çalışacağım.
Hep söylerim 1970'li yıllara kadar bu bölgede yetenekli kız ve gelinlerin ölümsüz eserleri olan ve her evde bulunan yaşamda çok işlevli kilimin ticareti olmazdı. Yani alınıp satılmazdı.
- "Evi Mirate dir kilim dokuyacak kimsesi yok kilim satın alıyor" veya "Utanmaza bak kızının, gelininin el emeği göz nuru güzelim kilimini satıyor ehlel fılus" diyip alay konusu ederlerdi kilim alıp satanlara. Ama eve gelen değerli misafirine AT veya KİLİM hediye etmek YÜZ AKLIĞIYDI bu platoda.
Özetle: Biliyorsunuz önceleri bu yöreye izin almadan bir yabancının gelmesi, gezmesi yasaktı ve ancak özel izinle gelebiliyordu bir yabancı buralara. Ne vakit ki 70'li yıllarda ülkemize turist akını başlayınca, parası olan uyanık bazı aşiret mensupları geceli gündüzlü köy köy yayla yayla dolaşıp güzelim antik kilimleri ucuza, yok pahasına alıp veya fabrikasyon halı, battaniye ile takaslayarak köylerde evlerde güzelim el dokuması kilimleri adeta talan ettiler.
Ama akın akın cepleri Mark ve Dolarlarla dolu turist kafileleri geliyordu. Onlar için kilim önemliydi, turistlerin bu taleplerine cevap vermek için bu kez fabrikasyon, yağlı, elyaf karışımlı ucuz hazır ipliklerden uyduruk kilim üretmek dönemi furyası başladı..
Buna en iyi örnek 80'li yılların başında, İplik fabrikası sahibi UŞAK-EŞME gibi birkaç yer önderlik yaptı. Aceleden kasaplık postların tuzlanıp güneşte kurutulduktan sonra yünleri sodyum sülfür veya kireçli solüsyon işlemiyle deriden kılları kökleriyle dökme yöntemiyle elde edilen yağlı yün fabrika iplikleri ile kilim dokunmaya başlandı. Bu yetmiyormuş gibi dokunan kilimlere bu kez asitler-kostik serperek güneşe serip soldurarak TURİSTİ KAZ sanıp bu asit soluğu kilimleri 100-150 yıllık diye kültür meraklısı TURİST’İ aldatma cihetine gidildi.. Hatta asitleyip tarlalara GÜNEŞ’e serdikleri kilimlerin fotoğraflarını takvim olarak kullandılar, tabi bilmeden sahtekarlıklarını da.
Bu modaya bazı illerle birlikte Van, Şırnak ve Hakkari illeri de katıldı. Özel idareler ve Hakkari HİSAŞ'ı da bilmeyerek de olsa ayak uydurdu bu furyaya bir müddet.
Devlet o yıllar gerçekten bu konuda kesenin ağzını açmış olanaklar sağlamıştı KİLİM DOKUYUCULARINA. Yani kilimle istihdama… Ama idarecilerden tutun tezgahlara kadar alt yapı eksikliği vardı. Kısacası kilimi bilen kimse yoktu, yanlışlık buradaydı. Üniversite mezunu bir memur kilimi bilmeyebilir çok doğaldır. Ama ilde veya il yakınında bir yerlerde muhakkak bilenler vardır, onlara danışmak onlardan yardım alınması zorunluydu ama bu yapılmadı. Bugün hala kilimle uğraşıp kilimi bilmeyen arkadaşlar biliyorum. Hele hele kilim dokuma günlerinde atölyelere atanan “Hoca”Lakaplı dost, akraba yakını usta öğreticilerden bir çoğu kilimin “K” sinden bihaberlerdi ki komşu illerde gönüllü olarak birkaç günlüğüne de olsa “HOCA” denilen maaşlı sözde usta öğreticilere kurs verdim ama kilimi bilmeyen lise mezunu kız evlatlarımdan bir kaçı yıllar sonrada olsa minnettarlıklarını açık gönüllülükle belirttiler rastlaştıklarımızdan. Tabi bunun yanında kullandıkları ipliklerin çok kalitesiz olduğu konusunda dilimin döndüğünce idarecilere söylemiştim. Bu konuyu sonraya bırakarak, bugün kaliteli bir kilim ve istihdam konusunu özetleyeyim.
Uşak, Eşme, İzmir, Yundağı, Kayseri, Yahyalı yöresindeki dokuyucuları gezip gördüğüm gibi, komşu İran’daki dokuma çalışmalarını yerinde uzun uzun inceleme fırsatı bulabilmiştim geçmişte.
Kilimi ölümsüz kılmak için üç şey kaçınılmazdır USTA ÖĞRETİCİ, FİYAT ve KALİTE'dir. Bunların üçü yan yana geldiğinde Hakkari kiliminin daimi bir istihdama vesile olup kalıcılığı sağlanabilinir düşüncesindeyim.
Usta öğretici, Maliyet ve Kalite
1- İşi, yağlı ve yağsız yün ipliğini, dokumayı, desen ve motifleri, kilimi bilen bir usta öğretici “Denetleyici” Bu işe Üniversite mezunundan ziyade pratikten yetişmiş, işi bilen biri gerekli. Zaten yukarda onun için biraz bu konuya değindim.
2- Maliyet - Fiyat konusu
Malumumuzdur ve yıllardır görüyor yaşıyoruz, sınırdaş iki ülkeden birinde çamur bile diğerinden ucuzsa öteki komşu ülke insanları o ucuz çamurdan yararlanmak isterler.
Komşumuz İran'da ekmek ve emeğin bizden çok ucuz olduğu bir gerçektir. Bir amelenin günlüğü bizim dörtte birimiz kadar. Orada çalışan bir amele 20-25 liraya severek çalışıyorsa bizde 80-90 lirayı az buluyor ameleler. Onun için İran’daki bir kilimin maliyeti bizden çok çok ucuz dur. Hatta onun içindir Türkiye’deki turiste yönelik KİLİMCİ DÜKKAN'larındaki dokumaların yüzde 90-95'i İran mallarıdır. Hatta Ege ve Akdeniz civarındaki büyük turistik merkezlerindeki BAKANLIK MAĞAZALARI'ndaki dokumların çoğunluğu bile İran malları.
Dünyada, İran bu konuda ZİRVE'dedir. Birkaç yıl öncesine kadar petroldan fazla bir gelire sahipti el sanatları geliri İran'da.
Ama İran bu konuda akıllılık yapıp bunu en ücra köye kadar yayabildi. Örneğin bizde nasıl her köyde bir ebe bir hemşire varsa İran’da da her köyde her mahallede sorumlu bir (Ferş Mühendisi) Dokuma uzmanı vardır ve her dükkan ve evlerdeki dokumacıyı denetler ve yardımcı olur. Hatta kalite için YENİ ZELLANDA'dan kaliteli yün getirip üreticilere süspanseli çok ucuza, ince tek kat beyaz iplik dağıtmaktaydı, 80 li 90 lı yıllarda. Bu çalışmalar çok olumlu neticeler vermiş her evde yün veya ipek dokuması bir iki tezgah bulunduğu gibi, evdeki genç yaşlı hatta misafiri olduğumuz MÜDÜR konumundaki insanların bile akşamları boş zamanlarında ve tatillerde çok harika diyebileceğimiz halılar dokuduklarını gördüm…
Şunu da söylemeden edemeyeceğim, İran’daki dokumların çoğu çok güzel paralarla Batılılara satılmakta iken hatalı, 3-4'üncü kalite olanları sınırımızdan kaçak yollarla ülkemize sokulup satılmaktadır. Hep söylerim Hazar denizinden Basra körfezine, kuzeyden güneye uzanan kültür kalıntılarıyla dopdolu kadim bir ülkedir İran ve şayet bir gün kapılarını çağdaş ülkelere, turiste açarsa diye...
FIRSATI KULLANABİLSEK ŞANSLIYIZ ÇÜNKÜ SON YILLARDA İRAN KİLİM YERİNE HALIYA YÖNELMİŞ DURUMDA, ANTİK TABLOLAR YANINDA ÇOK DEĞERLİ PORTRELER DOKUMAKTADIRLAR, HALILARDAN.
Maliyet-Fiat konusunda İran’la hatta son yıllarda Çin’le yarışmak zorundayız. Ancak bizim kalite ve orijin antik desenlerimizle öne çıkmamız mümkündür. Uyduruk motif ve desenli, dokumalarla değil… Hele hele o güzelim desen ve motifleri değişik renklerle günün yaşamında yerini bilip ona göre dokuma çalışmaları yapmak hiç de zor olmadığı gibi sebatla azimle başarıya gitmemek için bir sebep yoktur. Azimli bir çalışmayla iplikleri boyama yerine bilinçli bir karışımla 4-5 ton yünün doğal renkleriyle kilimleri ölümsüzleştirmek de mümkün. Böyle bir azimliye çalışana kim olursa olsun, hiçbir maddi beklentim olmadan yardımcı olmaya da hazır olduğumu söyleyebilirim.
3- Kalite: Geçmişte söylediğim gibi dokuyucuyu ÜCRETRLE çalıştırmak kaliteyi düşürdüğü gibi üreticiyi de tembelliğe kaytarıcılığa yöneltir.
Bunu son yıllarda projelerle bazı yerlerden paralar bulan dernek ve insanlar çok yaptılar, bunun acısını da biz çok çektik hatta, önceleri bizim kursiyerlerimizden bir çoğu bu aylıklı yerlere gittilerse de sonunda pişman olup geri döndüler. Defalarca “Maaşın şu kadar” diye bana da gelindi, tabi hiç birini de kabul etmedim. Bu işte maaş tembelliğe ve kalitenin düşmesine sebeptir..
20 yıldır dokuyucu kursiyerime dokuyacağı kilimin fotoğrafını vererek şunu söylüyorum,
“-Bu kilimin aynısını dokuyacaksın sana metrekareye 5 lira vereceğim ama motifleri bundan daha ufak ve intizamlı dokursan san 5,5 hatta 6 lira verebilirim. Yok şayet bundan kaba ve eğri büğrü motifler işlersen paranı eksik yani metrekaresine 4-4,5 lira vereceğim haberin olsun. Tabi alım ölçümlerini tüm kursiyerlerle birlikte, güzellikleri ve eksiklikleri söyleyerek kilim alımını yapıyorduk ki bu kalite bakımından çok yararlı olduğu gibi teşvik edicide oluyordu. Ayşe 6 lira aldığında 4,5 lira alan Fatma’ya “Bak Ayşe düzgün dokumuş haklı olarak 6 lira aldı sen de düzgün doku sana da 6 lira verelim" dediğimizde, Fatma sonraki dokumasını düzgün yapmak zorunda kalıyordu ve kızlar arasında da bir rekabet oluşuyordu. Dolayısıyla dokuyucular da konuya hakim oluyor ve kalite gün geçtikçe düzeliyordu.
DEVAM EDECEK...
1970'li yıllarda Hakkari'nin Marinüs köyünde toprak damlı ahırın girişindeki loş ışıkta ağaçtan çatma tezgahında, CANBEZAR kilimi dokuyan Xemê ananın bu fotoğrafındaki 'bêjing’inden minder ve kuşağına kadar her santimi folklor kokuyor.
Eskiden Hakkari'ye bağlı olan Uludere'nin Mergeh köyünde çektiğim bu fotoğraftaki Gülsarya kilimi antik diyebileceğimiz kalitede ve bugün 13-14 bin liraya satabileceğiniz düzgünlükte bir kilim. Bunları köy köy dolaşan seyyar satıcılar, fabrikasyon halı veya battaniye ile takas yoluyla toplayıp bitirdiler köylerden… Hele hele söylemeden edemiyeceğim, Hakkari Van ve Şırnak yöresinde dokunan bu GULSARYA'ya birilerinin saçmalayarak buna ELİBELİNDE diyenler de var.
HEWÇÊKER - Bu kadar yapabildim diye, yüzyıllar önce bu güzelliği dokuyanın eline sağlık denmez mi, bugün bu kilim satın alınmaz mı?