En kötü ihtimal ne? Onu kestiremiyorum. Belki Kerem Hoca coğrafya öğretmenliğine devam edecekti şu an… Şu saatte… Eğer Kalaşnikov’u Mihail Kalaşnikov icat etmeseydi. Ya da tanrı katilleri yaratmasaydı.
Yani dünyanın tozunu silkeleyen ve o silkelenmiş tozdan kanla adam heykelcikler yaratılmış olmasaydı.
Coğrafya dersleri kan fışkıran enlemler ve boylamlar arasında kalmasaydı. Daha ziyade ilkelliğin kol gezdiği matematik denklemlerinin bile sonuç vermediği bu coğrafyada olmasaydık.
Elleri çomak tutamayacak kadar vasat karakterler nasıl oluyor da gündüz ortası hiç umursamadan onca insanın arasında otomatik bir silahla dolaşabiliyor bilemiyorum, üstelik güvenliğimiz için onca birimin var olduğu bir yerde.
Bunları yazmak şüphesiz Kerem’i geri getirmeyecektir ve hatta acıya tuz biber katıyor olacaktır ancak başka Keremlerin ölmemesine belki ufak bir katkı sağlayacaktır.
Daha kaç gün önce baharın ve demirci Kava’nın Kürtler için yaratmış olduğu Newroz bayramının şenliğine şahit olmuştuk.
Renklerin buluşmasından nice umutlar doğurmuştum belleğime.
Tam da feodalizmin kökünü kazıdığımızın inanç kırıntıları dolaşmıştı hülyamda. Meğer sadece hülyamda kalacakmış. Meğer bu bela yıllarca kıt kanaat okumuş verim çağına gelmiş bir öğretmenin kanını hunharca alabilecek kadar katı ve derin varmış hala içimizde.
Hem de kardelenler kristal kar tabakalarını delip güneşe merhaba dediği bir vakitte.
Kim bilir bu ölümün üstüne mollalar “Allahın taktiri” diyeceklerdir. Ve melekler seni sorguya çekmeye gelecek. Korkma. Diyeceklerdir.
Ölmüşüm ben molla bundan beter korkmak mı olur?
Şimdi çadırının etrafına püsküllü bela saran töre mutlu mudur acaba..? Ya da mutlu olması için bir onlardan bir diğerlerinden kaç cana ihtiyacı vardır sormak lazım. Ya da hepten insanlığı susturması için, “şeytan kılığından çıkar mı?” diye sormak.
Bu belayı bu baykuş tünemesini bertaraf etmek için ne yapmak lazım diye de sormak lazım belki de.
Oysa daha dün “barış anneleri” ellerinde karanfiller barış arzuladıklarını haykırdılar. Yaşlanmış hallerini unutup gelecek için çocukları ve torunları için mutlu bir dünya özgür bir dünya dilediklerini ve bunun için dualarını söylediler bizlere. Beyaz eşarpları ak tenleriyle dün dolandıkları sokak kana bulandı bu gün.
Hem de vuran onların çocuklarıydı vurulan da.
Demek ki annelerimizin bin bir emek ile ektikleri barış tohumlarını yaban kuşlarına yedirmeye çalışanlarımız var hala.
Bu kin kaçımızı yutar daha kim bilir.
Şu saatte bedenine saplanan kurşunların açtığı deliklerden kanının son damlaları akıyordur beklide. Ne bileyim beklide tertemiz bedenine açılan yaralara bakıp bakıp gülüyordur şimdi.
Küçücük dudaklarıyla ve aksak şivesiyle çocuklara, “adam öldürmeyin” diyordur.
Ellerine silah tokuşturulan vatan uğruna!... Cihat uğruna!... Töreye… Kana kan diyen zihniyete hizmet eden çocuklara… Senin ardından yaratacakları güzel bir dünya için tohumladıkları gülleri göz yaşlarıyla sulayan çocuklara baktın şüphesiz
Bak istersen onlar o dünyayı getirecek karanfillerle kabrine….
Kin, düşmanca ve acımasızca vakit erken gelip durdu kapıya. Şimdi sen riyadan gelip Fatiha okuyan hallere inanacak duruma mı düştün be kerem.
Ölmezsen olmaz mıydı be Kerem?