1970"li yılların sonu, 1980"li yılların başındaki girişimlerimle, Mergezer"den Derêcafer"e veya Sat Geverok dağlarına kadar, bir bölümün korunması, Milli Park olması için mücadele verdiğim yıllarda en büyük hayalimdi...
Kültüre edilmiş buğday, nohut, fasulye gibi bitkiler ve hayvansal ürünler olmamaksızın, mesela Zap vadisinde, Tiyar deresinde, RUBAREŞİNDE veya Şemdinli civarında, yabandaki pıncarlarla yaşama yarışmaları düzenleme hayalleri
O yıl başaramasaydım bile bir sonraki yıl tekrar yarışmaya katılırdım..
Bunu birkaç kez, senelik izinlerimde denedim. Bu yüzden, Geverok ile Sat dağlarında bir kez bayıldığımı da söyleyebilirim. Ama direndim, 40 günü tamamlayıp, senelik iznim bittiği için işimin başına dönmüştüm...
Her ne kadar uçkuna (rêvas) Kürt Muzu deniliyorsa da, bu pıncarlara meyve değil, sebze diyebilirmiyim bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa bunlar dağlarda, yaylalarda, plato ve düzlüklerde doğal ortamlarda ki arazilerde çift çubuk olmadan, çapa kazma gerekmeden, sulama ve hormon istemeden, bahardan bahara, yazdan yaza, bereketli topraklardan fışkıran, yaş veya kurutularak yenilebilen otların tamamına Kürtler PINCAR derler...
Van"dan bir Vanlı, Nebırnav yaylasına gelip istediği kadar, bir Çukurcalı Yüksekova"ya gelip dilediği kadar pıncar toplayabilir... Hangi köyün hudutları içinde olursa olsun pıncarın sahibi onu bulanındır, yani kısaca yabanındaki pıncar tüm Kürtlerindir.
Kürtlerde hep bir beklenti duygusu, bir kurtuluş beklentisidir baharlar.
KALO NEMİR BİHAR TÊ, PîRÊ NEMİR PİNCAR TÊ[1]
Beş, altı ay hatta bazı dağ köylerinde yedi ay süren, buz u, karı bol, soğuğu çok bir kış... Kalo(ihtiyar) aylardır içerdedir hep... Ocağın köşesinde veya sobanın yakınındaki minderde, bir yanı sıcak diğer yanı buz kesilircesine, kemikleri ve eklemleri sızım sızım sızlarken, sigara Kîsîk"inden (tütün torbası) sert mi sert içimli bir tütün dumanı ve her gün bir tepside önüne konan, hep kışlık salamura, yazdan kurutulmuş şeylerle karnını doyurarak günlerini geçirmiş. Baharın ılık, ışık ve sıhhat dolu günlerini beklemek doğuda her ihtiyarın beklediği günlerdir.
Akşam mêzerinde, parzununda veya turikinde topladığı pıncarları gelinin veya kızının önüne dökecek, hadi ayıklayın...
-Gelinler sana ne yedirdiler?diye soracak.
Kalo, gelinlerden hoşnut olmasada sesini çıkarmıyacak. Pire, anladım gibi başını sallayacak... Kalo kaç keklik sesi duyduğunu, dağ keçisi izine rastlayıp rastlamadığını soracak ve peşinden de derinden uzun uzun ahh çekecek.
Duymuştum yıllar öncesinden... Beytüşşebap Hakkari İline bağlı iken birileri Beytüşşebap"taki bir(mamxuran) ağaya;
-Benim elemanlarım aç kaldığında kurbağa ve yılan yiyebiliyor. diyecek olmuş, ağa bıyık altından gülerek,
-Efendim o da bir şey mi? Bizimkiler otlarla büyümüşler, şimdi de gevenlerle yaşıyorlardemiş.
Yörede bu bitkiler içinde çiğ veya pişirilerek yenilebilen otlara, yüzyıllardır PINCAR denildiğini biliyoruz. Bu bakir doğada özgürce yaşayan ve bugüne kadar özgürlüğünden edilip ehlileştirilemeyen (raiyatlaştırılamayan)dağlıların... Dağlarında, Mezopotamya platosunda onlarla birlikte, onların ayakları dibinde, yüzyıllardır yenilebilinir, şifalı, faydalı yüzlerce bitki bugüne kadar kültüre edilemedi.
Kimi tarla kenarlarında, kimi eriyen karların (kevi"lerin)içinden, kimi kuzeydeki kumluk ve çok esintili yamaçlarda boy verir... Kiminin yeni filizi, kiminin yaprağı, kimi gövdesiyle, kimi de köküyle taze taze yenir. Kimi bir kız saçı örüğü gibi örülerek karaçadırın direklerine asılarak, kışın tüketilmek üzere kurutulur... Kimi günlük cacıkta mis gibi kokar, kimileri ise otlu peynire apayrı bir koku, bir tat katar... Kimi üzerine kırılan iki yumurta ile misafire tadına doyulmaz bir ikrama dönüşür. Kimisi haşare kovar, kimisi ise derin yaraları bile iki gün içinde dümdüz eder.
Şehirdeki dosta, akrabaya çok ünlü bir baklava ve çikolatadan daha makbul bir hediyelik. Bazen otobüslerin emanet bagajlarında Ankara, İzmir, İstanbul gibi kentlerdeki dostlara da gönderildiği görülür. Hem bugün köyden göçle birlikte işsizler için bir geçim kaynağı, ama bence en önemlisi de, göç yolu ile şehirlerin kenar mahallelerine gelip yerleşen ve evlerinden veya sokaklarından aylarca başka bir yere çıkamayan, dağlar ve kırlardaki PINCAR gezisi, bu "eski köylü kadınları ve kızları" için birkaç günlük tarifi mümkün olmayan, doğayla özlem giderme gezisi ve kent yaşamına alışmayanlar için tarifi yapılamayan bir ÖZGÜRLÜK duygusu vesilesidir...
* 1- Dede ölme bahar geliyor, nine ölme pancar geliyor.
Fotolar: Enver Özkahraman
Düzenleme: Erkan Çapraz