Uzay çağını geçip bir adım teknoloji çağına atmışız. Yukarı mezopotamyanın bu kadim kenti cumhuriyet ayrımcılığının tam anlamıyla yaşama geçirilmiş haliyle apaçık duruyor.
Hala bu kent bir tek yola sahip; yani, deprem vursa, sel alsa, çığ düşse, baskına uğrasa alternatif bir yolu yok. Çaresiz olarak teknoloji çağında dağlara verip, patikalardan, şoselerden çıkılabilir bu tarih zengini ilden.
Mevcut yol ise en az elli yıllık.
Düşen kayaların kapadığı bu yolu hemen her kes bilir ya da kopan taşlardan seyahat halindeki yurttaşların hem yaşamını kaybettiğini hem de kalıcı hasarlarla yatağa mahkum olduğunu bilmeyen yok.
Hakkari’de fabrika yok.
Tarım yok.
Hayvancılk evvel zamanlara göre vasat.
Hayvan üreticisi Hakkari pazarının dışında ürününü pazarlamakta zorlanıyor. Sınır aşımına yeltenince de hayatını ortaya koyuyor.
Memur maaşları iç piyasaya zaruri ihtiyaç dışında girmiyor.
Para sirkülasyonu yerine borç alışverişler üzerine Pazar hacmi var.
Esnaf ve sanatkar büyüme yerine ya yerinde sayıklıyor ya da küçük sermayelerini eritip borç batağına saplanıyor.
Tüccarlar devlet kurumlarına ait ihalelerde kırıma giderek hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Az sayıdaki İthalat ihracaatçı müfettiş kıskacında.
Defterleri incelendiği kere kadar ihracaat yapmamıştır.
Korucu maaşları minibüs alımlarına gidiyor. Yani kent dışına gidiyor. Taşımalı eğitimin demirbaşı sayılacak bu minibüslerin aylık kazancıyla birlikte araç taksidine ancak yetiyor. Doğal olarak minibüs mezarlığı dense yeridir.
Çok az kazanan ihaleci takımının kazancı türkiyenin değişik kentlerinde emlağa yatırılıyor.
Babadan kalma menkullarını paraya dönüştürenlerin de farklı kentlerde yaşamı tercih etme gibi bir önceli doğdu.
Devlet eksenli ya da avrupa menşeli projelerin de kamu kurumları tarafından aslan payıyla paylaşıldığını, bir kısmının da devlete yakın dernek/vakıflara aktığı görülmektedir.
Adamcılık, yandaşlıkla yönetilen kamu kurumları istenilen performansın kat be kat altında seyr etmekte. Bir türlü hizmet üretememekteler.
Eğitim yine Türkiye yarışında hep sonuculuktaki yerini almakta...
Yerel yönetim kaçak yaıplaşmaya dair sağlam bir adım atamamanın iflasında.
Elektrik kurumu bir kaçak ağız yakalamış ki sormayın gitsin. Özelleşme bahanesi ise tam bayramlık.
Sivil toplum örgütleri ile meslek odaları açılıştan açılışa kıravatlı halleriyle görünüyor, bayramdan bayrama selamlaşmaya katılıyor.
Kavga durdurak bilmiyor...
Yoksulluk freni patlamış kamyon gibi son hız büyüyor...
Neyse ki;
Askeri yığınaklar, karakollar, gaz bombaları, baskınlar, tutuklamalar performans kaybına hiç uğramıyor.
Kaçak sigara,
Kaçak çay,
Kaçak telefona aman yok...
Devlet kurumu bu mana da başarı üzerine başarıya imza atıyor.
Yolboyların da tanıtım belgesi göstermekte Guinness rekorlarına geçen yurtaşlar da bir başka devlet projesi...
Marjinal meslekler türüyor artık Hakkari de. İnsanlar yaşamak için başka çareler üretiyor.
Ot satıyor...
Dağlardan toplayıp bitkileri kaçak satıyor.
Aç kalmasın diye.
Yaşamak için...
Hayatı üzerine, yaşamı üzerine bahis oynar gibi,kellesini koltuğuna alıyor, göğsünü kurşunlara hedef ediyor.
Kaçak yollardan, kaçak yaşamak için,
Sade yaşamak için.
Yoksulluğunun üzerine kaçak çay dökülmüş Hakkarinin, kaçak bir sigaranın dumanına boğulmuş...
Bu kadar zor mu anlamak?