Kendisini Med Nuçe Televizyonunda “nabız” ve “halkın nabzı” programları ile seyreylediğimiz aynı zamanda gazeteci ve aktivist kimliği ile İstanbul sokaklarında her daim “görünen” İshak Kararkaş’ın “Barışa 100 Adım” ilk kitabı yine taze kurulan “Nabız Yayınları”nın ilk kitabı olarak görücüye çıktı…
Galiba öncelikle sizlere İshak Karakaş’dan birey olarak söz etmek gerek.
Cevval, çalışkan, “işbitirici” özelliği olan bir adam olarak tanıyorum ben İshak’ı…
Toplumda haylidir o denli “savsaklayıcı” kişiliklerle tanışır olduk ki!
Bu sebeple kendisine havale edilen “işi” sorumluluk bilen ve sonuca taşıyan şahsiyetlerle “yüz yüze” buluşunca insan mutlu oluyor.
İshak bunlardan biri...
Televizyon programcısı, gazeteci, barış aktivisti ve yazar…
Çok kimlikli, çok şemsiyeli bir Kürt…
Kürt dedimse siz bunu “daraltıcı” tek bir şemsiye altına “hapsolmuş” bir etnik kimlik olarak düşünmeyin!
Bir ayağı sıkça Kürdistan toprağında olsa da, İshak Karakaş bir “İstanbul Kürdü…”
Ama şarkının sözünde dillendirilen türden hiç değil!
Hani şarkı sözünde diyordu ya;
“Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun / Gördün güzelleri bizi unuttun…”
Hoş şimdi epeydir coğrafyada yaşanan felaketler nedeniyle pek “güzellik”ten söz etme şansımız kalmasa da! Onun umurundaki “güzellikler” halkının derdi, tasası, umudu ve kelamı…
Bilinir gazete yazıları “sabun köpüğü” kabilinden.
Yazarsınız yazıyı, bir gün “askıda” kalır, olmadı birkaç gün sonra gündemden düşer.
Halbuki öyle değil, öyle olmaması gerek. Tarihe kalacak cinsten zaman geçtikçe kendini doğrulatan yazılar vardır. Bu sebeple gazete yazılarını önemseyenlerdenim. Mesela yıllar geçtiği halde kimi gazetecilerin köşe yazılarını zamanın ruhunu yakalamak, tarihin nabzını ölçmek için dönerek okurum.
İshak Karakaş’ın kimi köşe yazıları zaman ayna tutmak, zamanın ruhunu yakalamak anlamında tam da bu türden!
Ağırlıklı olarak dönemsel siyaset, barış, çözüm süreci, kimlik, şahsiyetler, coğrafya üzerinden okumaların gündelik hayata değen yüzü var İshak’ın metinlerinde.
Kimileri İstanbul’u “En büyük Kürt şehri” olarak dillendirir. Haksız değiller. Türkiye Kürdistanı’nın adeta diasporası anlamında en büyük Kürt şehridir İstanbul. Bu sebeple orada “suyun başında” durup da yazmak farklı bir perspektif.
İshak Karakaş’ın “Barışa 100 Adım”* kitabındaki metinlerini bu gözle okumak gerek.
Kürdistan’a göre “dışarıdan” değil, sahiden “içerden” metinler.
Hayli ilgimi çekti ve gündelik hayatın hergamesinde zaman zaman tarihe giderek kaçırdığım İshak Karakaş metinlerini yeniden okudum.
Sağolasın İshak…