Devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü uykusunda olanlar, yine uyanıp o derin uykudan sağa sola saldırmaya başladı. Sözüm ona muhalefet yapmaktadırlar. Doğru ya muhalefet gerçeğin ve doğrunun inşası için en önemli faktördür.
Muğlâkta kalmasın diye yazmakta fayda var. Aynen bu muhalefet yaklaşık yüz yıldır bu ülkede aynı şeyi savunmadı mı? Savunduğu doğruları bu ülkeye ne kazandırdı peki.
Ülkenin etrafına koskoca bir tel örgü çekmekten başka hiçbir şeye yaramadı.
Evet, vatandaşla dünya arasına tel örgü çekerek içeriden demokratik yapılanmayı engelledi dışarıdan baskı var dedi.
Ne zaman demokrasiden ve Türkiye’nin aydınlanmasından söz açıldıysa bu uyanık uyurlar “ABD, Avrupa birliği, Siyonizm” demeyi uygun gördüler.
Türkiye’de demokrasinin varlığı hep şüpheliydi onlar için.
Türkiye’de aydınlanma hep tehlikeliydi.
Kimse hak-hukuk-adaletten söz edemezdi.
Haktan, hukuktan, adaletten, insan haklarından mevzu açıldığı zaman faşizmin o kara perdesi hemen devreye girer ve her yer kana, baskıya, şiddete bürünürdü.
Darbeler Türkiye yüzyılının yarısından çok fazlasını kaplar.
Türkiye tarihi İlk çeyreğinde temellerini atarken bir yandan da bu ülkenin kendi ellerinde kalabilmesi için milliyetçiliğin aşısını icat ettiler. Aşı için kan lazımdı ama. İşte o günden bu güne her gün kardeşlerimiz, oğullarımız, babalarımız en önemlisi geleceğimiz kanın gözyaşlarına teslim.
Peki, vatanı milleti sevmenin bu kadar kanla ve gözyaşıyla ne işi olurdu.
Vatanı ve milleti muhafaza etmek gözyaşı demek miydi ya da kanla mı izah edilirdi.
Bunun açık cevabı hayırdır. Bu yüzden daha verimli düşünmek zamanıdır.
Ülkenin bu döneminde artık o baskıcı, yasakçı, inkârcı anlayışın Türkiye gerçeğinde yeri yoktur.
Ayrıca, güçlü bir demokrasinin oluşumu için Kürt meselesinin vurucu bir yerde durduğu çok geç kalınmış olunmasına karşın fark edildi.
İşte bu yüzden; Çözümsel mecranın yakalanmasına yumruklarını sıkarak cevap olmaya çalışanların aslında kendi karanlık iktidarlarının telaşı içinde olduğunu görmekteyiz.
Sırf bu iktidar tekelindeki yerlerinin kaybolmaması için yattıkları derin uykundan uyanmak istemedikleri gün gibi aşikârdır.
Ama olup biteni kavrayan demokrasi gönüllüleri, ölümlere razı olmayanların halka hak ettikleri gerçek iktidarı taşıyacağı mutlaklığını değiştirmeyecektir.
Artık ekonomi patronlarından siyasi patronlara kadar bu mevzunun tartışılıyor olması güneşi balçıkla sıvamanın mümkün olmayacağının resmidir.
Akıllarının içindeki karakolları yıkamayanlar, yıkılırlar.