Dûrî (Durak): ana kökü Kürtçe olan bu kelime ve yer isminin anlamı yol civarıdır. Ama her ne dense ben bu kelimeyi uzak olarak çok seviyorum. Dûr! Uzak yani Uzaklardan gelip konakladığın yer Şemdinli balı gibi petek petek oturduğun yer ve salkım salkım Bêgoze üzümü gibi asmasından aşağı süzüldüğün yer. Dûrî, Şemdinli"ye bir dağ silsilesi geçişi kadar uzaklıktadır. Haruna ve Şabatan gedikleri arasındaki vadiye bir Herkî kilimi gibi serilmiştir.
Öylesine nazlı ve öylesine yumuşak bir tabiatı vardır ki doyum olmuyor seyrine.
Vadi boyunca akan suyun etrafında söğüt, karakavak, ekşi yabani elma ve çalı bitkisi kız gerdanı ziynettir. Bu akarsuyu takip eder gibi uzayan yolun her iki yanını yarı toprak yarı betonarme tek katlı evler tamamlar. Aslında birkaç yıl evveline kadarda kerpiçten yapılarıyla o evler mis gibi tandır ekmeği kokardı. Bu kokular her gelip geçtiğimde hala geliverir burnuma. Gökyüzünün sarı gelini Güneş; ışıklarını vadiye bırakırken kerpiç evlerin pencerelerinden içeri girer ve uysal bir misafir gibi şenlendirirdi evleri ancak şimdilerde o evlerin üstüne çakılan çatıların üstündeki saçlara çarpan güneş ışınları ışık çarpışmalarına ve göz kamaşmalarına vesile oluyor ya hadi neyse
Çünkü orda yaşam katkısızdır yani sadedir. Tıpkı doğa gibi
Dere kenarlarında öyle bir yeşil işçilik vardır ki; hani elinizi kadife bir kumaşa gezdirirsiniz ya! tıpkı öyle bir his verir. Uzanıp üstüne o yeşilin, güneşin altında en korkunç sevişmelerinizi ve en arzulu uykularınızı anımsamak istersiniz. Sonra iki gözünüze inanamayacağınız rüyalar görürüsünüz.
Vadinin en vahşi ve cezbi eden bayırında oturup her iki taraftaki dağların doruklarına bakarken dünyanın en mutlu insanı olursunuz. Çünkü içinizdeki o bildik yer kıpırdamıştır bin yılların uykusundan, ata baba yadigârı. Sanırsınız ki bu cennet diyar ve sanırsınız ki bu el sanatı işçilik bilgeler, filozoflar ve tanrılar uğrağıdır.
Doymadığımız aşklarımız var her seher sabah vakti gibi Doymadığımız.
Boylu boyunca güneye giden bu vadinin arasındaki yol, Şabatan gediğine giden ilk yarmadan dağlarla buluşur ve yanındaki dere, doğu vadisinden gelen diğer bir suyla el ele giderler Bêzele (Aktütün) eteklerine doğru. Bêzelê"yi suyun sesiyle uyandırırlar güne. Tütün damarlarını suyla doldurur ve altın sarısı rengiyle gülümser cihana. Dûrî, sevgiyi yüklemişti suyun sırtına çünkü
Su, orman ve dağlar bu saatlerde iç içe yaşamanın en güzel örneği olur. Bir birini besleyen üç temel etken geceyle gece, gündüzle gündüz olur
Depremler bile kıramadı bu vadinin belini
Kuzeyden ve doğudan gelen iki suyun buluştuğu yer vadinin bitim noktasındaki burundur. Bu burun Dürî"nin (durak) bitimidir aynı zamanda dağlar bu küçük düzlüğün etrafında halaya durmuş sanırsınız. Yolcular burada nefeslenirler, yükseklerdeki Şabatan gediğini tırmanmak için, hem Şabatan"dan inenler ise bütün ihtişamıyla seyrettikleri uçurumların korkularını bu durakta atarlar üstlerinden.
Köklü ve sadık bu coğrafya parçasının enlerinin arasında bir en vardır ki her dostun başına. Adına orman dedikleri bu en baltalarla kasten, iş makineleriyle hileyle ve ateşle cebren yakılmasına, yıkılmasına karşın bir daha insanca bir daha adamca açıverir yeryüzüne. Dal dala, salkım salkım çoğalır her mevsim.
Sonra meyvesinin çekirdeği ile büyür bağ ile bostan
Bu yeşil bitki diyarından bir yeşil parçaya akan suyun akışına
Tüm ihtişamıyla doğa ananın aşkına
Ve bu doğa parçasında yaşayan çocukların rengarenk gözlerinin hatırına
Yaşamak ne güzel.