Doğanın şu günlerde tattığı barut kokusunu, insan olarak duymamak olanaksızdır. Bitkilerin her baharda yeşerdiği topraklarda rüzgârın kanadına asılan kokuları buradan his etmek o kadar da zor değildi oysa
Her düşen yağmur damlasını haznesinde tutan toprak onu bitkinin köküne verir ve dağlar bir renk cümbüşüne dönerdi. O renk âleminde insan doğasını dinlemeye bırakırdı hatta dinlenmeye ve aklının sınırını ölçerdi. Sevdaya ve sevgiye dair kaç geçmiş zaman insanından aşkı tadardı.
Aşk aldı çiçeğin yaprağında, sevgi kırmızıydı Ve toprak dedi ki; su içeceğim inadına kan içmeyeceğim.
Oremar"da(dağlıca) yaşam kadar eski, bir tek yaşam vardı.
Eyer Adem bu topraklarda dünyaya gelseydi şel şepiği ilk o giyerdi emin olun. Ve ilk tütünü o içerdi bu dağlarda.
Ve bilinmelidir ki bu dağlarda şel u şepikli insanlar tarih sayfasından bugüne hep Kürtler olmuştur. O Kürtler bu yalçın dağlarda doğayla yaşamayı o kadar sevmişler ki sekiz ay kar altında kalmalarına karşın oradan bir gün bile uzak kalıp hasretlik olmak istemediler. Onlar tarihin unuttuğu insanlar değildiler, tarih hep onlarla anıldı.
İsyan şafaklarından dünya sayfasına yoktan var eden; toprağıyla bereket, kayalıklarıyla cesaret, uçurumlarıyla medeniyet yaratan sabrın işçileriydi burada Kürtler.
Zaman yine yol vermiyordu, asi vadiler vardı hep doğa ananın doğurganlığında. Ve onlar çocuklarını asi bir doğa parçasına bırakıyorlardı. Vahşi coğrafyasında büyürdü çocuklar alınlarının en tepesinde siper gibi durdu porları belki medeniyet denilen yerde amerikan traşı desinler diye tarih yaratanların yaratısına bu ismi veriyordu. Oysa bu isim bu çocukların saçlarına verilince amerikan diye bir kıta henüz keşif edilmeyi bekliyordu.
Ve dağ silsilelerinin dizimi gibi soy ağaçları uzarken birbiri ardından onlara yol gitmez olmuştu fakat inadına onlar şehre giden yolu zorluda olsa adımlarıyla aldılar. Fırtınalarda sabırla uğultuyu dinlediler ve kürdilerinin havasında dindirdiler acılarını. Çocuklar bir biri ardında büyüdüler, şehirleri iskarpinleriyle ışıltana kadar.
Doğa da Savaşa Direnir
Doğa savaş dinlemez.
Patlar bombalar, deşer toprağını da,
Kırar eski, yeni filizlerini.
Kirletir suyunu en azgın zehirler,
Dağıtır, yıkar bin yıllık dirliğini.
Yinede o ağır akıllı, direnir dağ başlarında.
Karın altında saklar nergisi
Ve bedenindeki filizi,
Sürer çıkarır bombaların açtığı çukurlardan.
Uzatır emin ellere, çocuklarımızın emanetini.
O iyi bir ana,
Barıştan yana.
A.Tahsin
Ne güzel demiş şair barıştan yana
Oremar doğudan yükselen ilk güneşin ışıklarını nasıl bıraktıysa toprağında yeşeren fidenin damarlarına, öyle de ay ışığının etrafında, yaşama giden, aşka giden, sevgiye giden yolun yolcusuyla doluydu.
ay dolanır yol
yol ayın etrafından
kalbin kan akışında
sevda doğuran öyküler için
İlk defa seni dinliyorum, ilk defa. Acılarını tütünle sarmadan anlat, seni Dêra Mate sevdasıyla dinliyorum. Ve Çeko dağının erkekliği, Belkis dağının dişiliğinde yaşam ustalığını dinleyeceğim.
Ve her nefesinde, o yalçın dağların arasında barışı arzulayan hasretinle dinleyeceğim sesini.