Kurduğumuz her hayat elimizde kalıyor. Sokağın başında bir tahammülsüz kurşun böğrümüzü delip geçiyor.
Vedalaşmaya dahi vakit bulamadan sevdiklerimizden koparılıyoruz.
Şimdi hükümet çıkıp Reşit ve Veysel İşbilir adındaki iki esnafın verdiği verginin karşılığını kurşun ederi üzerinden hesaplar artık.
Devlet Baba! Sahi, Reşit ve Veysel’in verdiği vergiler kaç kurşun eder?
Kaç cinayet?
Kaç katil?
Hayır, haberin vardır diye soruyorum.
Yoksa biliyorum siz çoktan talimatı verdiniz ve çoktan şehir gaz bulutu altında kaldı ve çoktan çoluk çocuk herkes gaz kokusu soludu.
Ve çoktan silahları çekti polis.
Dağ gibi iki Kürt delik deşik edildi.
Aksi ispatlanmadan da bu böyle kalacak.
Hani iki Kürt esnaf katledildi diye bunu söylemiyorum. İki PKK’li de olsa söyleyeceğim bundan farksız olmaz.
Yaşam hakkı diye bişey var çünkü.
İnsanları gün ortası sokak ortasında vurmanın anlamı yukarıdaki sözlerin haricinde izah edilemez.
On tane havai fişeğe karşı, yüzlerce gaz fişeği boşaltmak gibi değil bu!
Ölenler, etten kemikten insan! Anneleri var, babaları var, çocukları var…
Kuşun sıkılırsa olacağı budur.
Kan akar!
Anneler oğulsuz, çocuklar yetim kalır.
Sonra kim anlatabilir onların çocuklarına, babalarının neden vurulduğunu?
Bir polisin ya da birkaç polisin kurşunlarına hedef olan ve katledilen babalarının niçin vurulduğunu nasıl anlatırız?
Babaların ve annelerin yüreğini jiletle koparır gibi acı çektirmek ise bu gün yapılan şey değil, yıllardır süren bir tarihi var, bir insafsızlığı var…
“Güvenlik” alıyoruz diyorsunuz; Yaptığınız şeyin güvenlikle hiçbir alakası yok.
Kişi başına bir toma/panzer ile “güvenlik” işgal mantığıdır.
Çünkü “güvenlik” insanları öldürmek için değil, insanlar yaşasın diye alınır.
Çünkü “güvenlik” insanları gazla zehirlemek için alınmaz.
Çünkü “güvenlik” binlerce esnafın işyerini gaz bulutu altında bırakmak için alınmaz.
Yaşlı, çoluk-çocuk, hasta ne varsa, kar kürer gibi önünüze alıp götürmekle almış olduğunuz güvenlik zihniyeti, devri geçmiş mantaliteden başka bir şey değil.
Sokaklara çıkmayacaksınız!
Çıkarsanız da konuşmayacaksınız!
Evinize, işyerinize istediğim zaman baskın yaparım!
Konuşmayı yeni öğrenmiş çocukları gözaltına alırım!
Bu ne yahu?
En nihayetinde hastaneye de gaz bombası attınız ya! Her şey tamam…
İnsana verdiğiniz kıymet anlaşıldı.
Güvenlik dediniz ya!
Kendi güvenliğiniz için, elinizden gelirse dünyayı vurursunuz, üstüne yakarsınız…
Vergisiyle, maaş aldığınız insanları bile vurduğunuz gibi.
Vefanız bu!
Ama bir şey söyleyeyim mi? İnsanlar hep bir ağızdan sussa da, siz güvenliği bahane edip yine vurursunuz.
Çünkü bu sizin işiniz. Böyle öğretmiş öğretmeniniz.