Biraz hafızaları tazelersek yüzyıllara dayanan bir zamandır Kürtler kendi yaşadıkları bölgede tabiri caizse hep ağladı.
Gün geldi Kürt babasından başka kimseye sırtını dayayamadı çünkü sırtını dayadığı yerde hep bir kumpas vardı.
Ama bu coğrafyada bin yıllara dayanan bir komşuluk geleneği vardı Kürtlerin.
Komşuları Süryani, Ermeni, Türk, Arap, Fars, Acemdi…
İç içe geçmiş bir yaşamın bu aktörleri arasında akrabalık yakınlığından tutun komşuluk ilişkilerine dayanan bir sabırlı bağ vardır.
Tarih içinde rastladığımız bu komşuluğun zaman zaman karşıdan gelen taarruza karşı bir bütünlüğe dönüştüğünü görürüz. Ders kitaplarında okutulan tarihin içinde bile bu dayanışmanın örnekleri vardır.
Hal böyle olunca kardeşlik ilişkilerine dönen bu komşuluklardan zamanı geldiğinde istifade edilmiş, savaşlar yürütülmüş, korucu edilmiş, asker edilmiş bu halkın diline de adeta gem vurulmuş.
O sadık komşu hep zorluklar ve dışlanmışlıklar içinde hayatını sürdürmüştür. Yıllar yılıdır söyleye söyleye dillerde tüy kalmadı.
Kürt kimliğini alt kimlik üst kimlik söylemleri arasında futbol topu gibi oradan oraya atıp tuttular.
Bırakın kimliği dili bile harbi harbi sevilmedi bu halkın. Bu yüzden yıllar yılı söylenmiş ifadelerden vazgeçip söylenenin dinlenmediğine aksisinin yapıldığına gelmek istiyorum.
Devlet yöneticilerinin zaman zaman bu kusurları gördüğü bundan mukabil orada bir haksızlığın olduğunu söylediği de görülmüştür. Ama sadece görülmüştür, söylenen söylendiği gibi bir vahada kurumuş kalmıştır.
Şimdilerdeki iktidar liderlerinin açılım adı verdiği sözüm ona normalleşme ve sivilleşme projesi sınırları zorlayıp ileri demokrasi hamlesi olamadan dar alandaki paslaşmaya dönüverdi.
Ya da şöyle dendi; “Valla biz bu düzenlemeyi yapacaktık ama PKK eylem yapıyor.” “Kürtler PKK'ye yuh çekmiyor.” Bu gerekçelerle kocaman projeyi durduruyoruz demeye getirdiler.
Bu içi boş projenin getirdiklerine bakılırsa bahanelerin yaratılmasına anlam biçmek kolay olur.
Ceza yasasında bir düzenleme yapıldı ama tutukluluk süresi hala eski tas eski hamam.
Taş atan çocuklara getirilen düzenlemeye bakıyorsunuz (tıpkısının aynısı) eskiden neyse şimdi de aynı.
Yani belirgin olarak iktidarın yapmaya niyetli gibi görünüyor olmasının dışında bir pratik görülmüyor.
Kürt meselesinde samimiyet faktörünü göstermek gerekiyor.
Yani bahanelerin arasına şu eylem bu eylem diye koyarsanız çözümsüz kalırsınız. Daha düz bir mantıkla söylemek gerekirse çözümde iyi niyet olmadığı anlaşılır. PKK belki yüz yıl daha sürecek bir yapı olarak kalır ortada.
Böyle olursa Kürt meselesi de buna endeksli olarak yüz yıl daha çözümsüz mü kalacak
Düşünülmesi lazım olan halkların kaynaşma noktasından ayrışmasına yönelik tutumları terk edip sulh yapmaktır.
Şu ya da bu bahanelerin yerini samimi politikalara bırakmak gerekiyor.
Eğer böyle olmazsa, “bir göz ağlarken diğer göz gülemez” hesabı taraflar ağlamakla uğraşır dururlar.
Son zamanlardaki gelişmelere bakıldığında her gün bir eve ateş düşmesinin nedeni de bu anlamsız inatlaşmadır.
İnatlaşıp çözümü geciktirmek olsaydı neyse, korkarım ki inatlaşıp hiç göremeyeceğimiz bir sulhun hasretiyle içten içe ağlarız.
Ağlamamak için hangi cesur adım varsa atılmalı…
Bahanesiz, korkusuz, dürüstçe adımlar.