Bir daha mektup

İrfan Sarı

Sevgili,

 

Bil ki yüzünün ay parçasından koptuğumdan beridir, yüreğime yangını anlatmakta çok zorlanıyorum. Bu yangın her gün beni sana getiriyor. Uzadıkça alevin tirinası gökyüzünde bulutlaşan aşk yoksulu bir sevda beliriyor.

Oysa ben saçlarının renginden gözlerine uzanan yolun hakikaten aşığıydım. Senden uzak kalınca anladım ki ben kendimi sende unutmuşum.

Şimdi sevgili, sende kalan beni istiyorum. Eğer bu olmazsa bil ki kirpiklerin her seferinde yüreğimi acıtacak kadar sivrilmiş tığ gibi yüreğime batacaktır.

Ve ben belleğimi her gördüğüm saniyenle doldurmak istiyorum. Mesela dudaklarının merhametli arzusunu işledim bir yerine. Bir yerine yüzüne düşen beni.

Ben ayrılığı umursamadım…

Ayrılık meğer benim için güneşsiz kalmakmış, Güneş ise gülmelerindi…

Sana bal sevdanın öyküsünü anlatıyorum…

Bal sevda ise çehrenin tümüydü…

Bırak sevdam bal ile büyüsün…

Ay parçası dediğim yüzünün, yırtılan bir haritanın sol göğsümün siperi olacak kadarını. Dağlar örülü ve ormanlar kadarını…

Mesela aşk kadarını…

Görmezsem; karanlık bir koldan, aydınlık için savaşan efsane bir savaşçının ölümüne sebep kabul et.

Çünkü ben sonsuz üreten bir aşkın işçisiyim bil…

Bundan sebep ölümün arzu ettiği olmayacağım. Bundan sebep sende unuttuğum beni istiyorum şiddetlice. İstemi kudurmuş akşam vakitlerinin yıldızları kadar derin, uzak ama inatçı bir şekilde istiyorum kendimi.

Sende unuttum diyorsam, örs kabul ettiğim yüreğime aşkını çekiç çekiç, darbe darbe intizar ettiğimi itiraf ediyorum islenmiş perçemine.

Nasıl solar bahçıvanın gülü bilir misin? Ya kendi derdinden ya da bahçıvanın derdinden. Solan gül damarını içeriden kurutur ama dışarıda kaç damar bırakır bilemezsin. Şimdi ben o damardan altın suyu taşıyorum hücrelerine kırmızı kandır diye… Kırmızı, çıra alevini gül yaprağına taşır diye.

Bilmediğimiz bir yol var, bilmediğimiz bir vakit. Aşıklar imkansız demiş yani yirmi beşinci saat işte o vakitteyim sana saatte aşk hızıyla geliyorum inan. Aşk toprağın üstünden yağmur suyuna kapılmış en ufak tane yurdu, neler neler vermez ki istersek.

Ve çoğalır yaprak yaprak…

Çocuk çocuk…

Ay saten yüzüdür gökyüzü kumaşının, aşk ise temaşadır bir garip halden yükselen arşın dibine. Bahar gelecekmiş san bu güz yarısında, öylesine dön geri. Seni mahşermiş gibi bekliyor olacağım sevgili.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (15)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.