Kürt özgürlük mücadelesi başlayalıdır milliyetçi cepheden “Kürtler ne istediğini bilmiyor” şeklinde ağız dolusu konuşuluyor.
Devlet mantığıdır aslında söylem.
Bugün dahi aynı söylemi sarf edenlerin sayısı pek az sayılmaz.
Gülen insanlar Türkiye’sini yaratmaya çabalayan Kürtlerin talepleri yeterince net bir biçimde ortada duruyor.
Her şeyden önce özgürlüklerin kayıtsız ve şartsız tabana yayılmış olması isteniyor. Türkiye şemsiyesi altında yaşayan tüm halkların, inanç guruplarının, etnisitelerin, dillerin, cinsiyetlerin kendini özgürce ifade etmesi için bir talep söz konusudur.
Eşit bir şekilde kendini ifade etmiş, iş hayatında, siyasette, sosyal alanda, kültürel temsiliyette varlığını görebilmiş bir renk dokusu arzusu vardır.
Cinsiyet temelli bir özgürlük kaçınılmazdır. Erkek egemen yaşamın kemikleşmiş kraterini diğer tüm cinsiyetlere tehdit olarak görür. Gelecekte ve şimdi bir cinsin köleleşmesine olanak tanıyan yapıya karşıdır.
Ekolojik yaşama karşı duyarlıdır. Yaşayan tüm canlıların atmosferinde karşılıklı saygıyı ve özeni esas kılar.
Gelir adaletine ve eşit paylaşıma zemin hazırlar. Üretimi esas alır ve sömürüye, kapital hunharlığa yol vermez.
Eğitim ve öğretimi çağdaş temelde, bilime dayalı, sorgulayıcı, araştırmacı çizgi içerir. Yaşam içindeki öznelerle pratikleştirir.
Savaş istemez. Bunun için neredeyse tüm programları, eylemleri, mitingleri barış istemiyle ve bu söylemin güçlü duruşunu sergiler.
En yetkili ağızdan başlamak üzere, tüm sempatizanlarına, destekçilerine kadar çıplak bir temelde düşmanca ifadelerin kullanılmaması için özel bir özen gösterilmesi uyarısında bulunur.
Değişim hususunda organizedir. Yerinde sayıklamaz.
Demokrasi olmazsa olmazıdır. İnsan hakları konusunda tek başına mücadele örneği çoktur.
7 Haziran 2015 seçimlerinde gösterdiği profesyonel siyaset dersi, toluma bol miktarda sempati, umut ve güven pompaladı. Profesyonel olmakla beraber modern bir kabiliyet göstergesi sergiledi.
Bütün bunlara karşın, devlet topluluğu kavga içerikli siyaset huyunu sergiledi.
“Silahla ilişiğini kes” dediği Kürtlere karşı modern teçhizatlı güvenlik birimleriyle saldırdı. Bilinen kolluk kuvvetleriyle yetinmeyip adı sanı yeni, özel, hunhar, acımasız kadrolu birlikler kurdu.
Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın her santimetresine bir potin tabanı değecek kadar organize oldu. Bir o kadar ciddi ve büyük bütçeler ayrıldı.
Güvenlik yolları adı altında yaptığı yollara rağmen halkın seyahat yolları ertelendi durmadan.
Okul sayısı civarında karakol yaptı.
“Tek”çi siyaset geleneğinden bir an bile kopmadı.
Siyasal din kartı hep elinde durdu.
Çözüm taleplerine oyalama ve geciktirme manevralarıyla yaklaşım sergiledi. “Akil insanlar” bu manevraların en tuzak olanlarından sayılır.
Çatışmak için sudan sebepler yeterli olmuştur.
Kabahatlerini, insan hakları ihlallerini “kaza” manipülasyonlarıyla örtebildi.
Ülkenin tüm kanayan yaralarını gözden kaçırabilecek şekilde, algı operasyonlarıyla, özellikle de basın üzerindeki baskıcı duruşuyla güçlü bir şekilde yanıltabildi.
Yani, basın materyali en etkili kullanım alanı oldu.
Aslında muhalif olmayan bir toplum, sessiz ve sedasız bir Kürt varlığından başka bir şey istemedi tarihi boyunca ama bu gerçeği de elindeki ajandanın programına dayalı örtebildi.
Çeşitli argümanlarla, vaatlerle kendine yakınlık duyan, biat eden kesimler oluşturmayı becerdi.
Din tüccarlığı, kardeşlik söylemi bu argümanların başında gelir.
Son günlerde devletin ana aklı son derece şeffaf bir şekilde açığa çıkmıştır. “İki Kürt, nerede bir araya gelirse biz oradayız.” Babındaki görüş “Güneyimizde bir Kürt oluşumuna asla müsaade etmeyiz.” Şeklinde canlanıyor.
Kısacası devlet mantığı takviminde bir değişiklik yok, geçmişten günümüze gelen mantalite aynıdır.
Uzun sözün kısası biat, yeniden biat, gene biat politikası son hız sürüyor devlet cephesinden.
Yani devlet üstündeki tozu silkelemeyi düşünmüyor. Rafa kaldırdığıyla kalmayı tercih ederken, Kürtler büyümeyi, gelişmeyi önemsiyor.
Ve bu yeterice açık bir şekilde görünüyor. Tabi görmek isteyene…