Cumartesi günü devlet kendini Diyarbakır’da bir milletvekiline tanıttı.
BDP meclise gitsin, yemin etsin, sivil anayasanın oluşturulmasına katkı sunsun diyenler de devleti gördü.
Devlet sivil elbiseliydi.
Komut veriyordu.
“Gaz ver!”
“Tazyikli su ver!”
“Diklen, yol kes, döv, söv…”
Sokaklarda “devlet” sivil komut verirken onun soğuk yüzü demir yığını araçları da 95 oktanlık benzin tüketiyordu.
Otomatik olarak zam yerken benzin, toplumsal olaylarda devletin göz bebeği olan bu teknik şiddet araçlarından durmadan gaz solüsyonu da ayrıca yayılıyordu etrafa.
Kalkanlı, coplu, gazlı çevik kuvvet devletin göz bebeği bu kaba müdahale araçlarının yanında komut veren sivil devlet yeni değil, sadece bu durumlarda çıkmıyor ortaya pek çok şekilde görünür.
Belindeki silah elindeki telsizle her yerdedir sivil devlet.
Ne çare ki elimizde kirlenmemiş / kirletilmemiş bir sivil devlete dair belirti bulunmamaktadır.
Atılamayan adımların yerine yürüyen bu sivil devlet bizi hiç şaşırtmasın keza demokrasiyi, insan haklarını güvence altına almak için havale ettiğimiz yer orası.
Devletin kurumsal dağılım hiyerarşisi baskıcı, inkârcı olunca toplumsal tepkilerin karşısında göreceğimiz manzarada hep böyle olacak.
Nitekim cumhuriyet böylesi manzaraların kat be kat karmaşık ve zorba olanlarıyla doludur.
Atılamayan adımlar, cumhuriyeti cumhurun üstünde tutmuştur.
O açıdan bakılınca demokratik parlamenter sistemde bir polisin milletvekiline “Ben devletim” demesi çok garipsenecek bir durum değil.
Çünkü bu sistemde milletvekillerinin meclisten alınıp götürülmesine, basınçlı suyla kemiklerinin kırılmasına, biber gazıyla haşat edilmesine kaç kuşak tanıklık etmiş, kaç kuşak!
Koca bir yüz yıldır cumhuriyet emrindeki polise askere kendine yakışanı öğretmiş.
Ona cumhuriyet sıkışınca saldırıya geçmeyi tembihlemiş.
Doğal olaraktan poliste gösterdiği tepkideki gibi kendini efendisi sanıyor.
Onun için sıkılıp üzülmektense, barut fıçısına dönen kendine “Ben devlet” diyen memur mantığını yaratan sistemin rayına girmesine ve bu uğurda mücadeleyi daha gerçekçi sürdürmek gerekliliği vardır.
“Ben devlet” bundan sonra da aynı gayret ve tutum içinde olacaktır.
Milletvekili falan tanımayacaktır.
Elinden gelen bütün çileyi, bütün ezayı gösterecektir halka.
Diyarbakır da bu ezayı yakından biliyor. Tarihi boyunca rastlamıştır buna.
İlginci cumartesi günleri çocuklarını arayan annelerin bu ülkede sayısız cumartesidir demokratik tepkilerine tepkisiz kalan ne çok “ben devlet” var.
Hırsızlardan, tecavüzcülerden, kadın katillerinden geçilmiyorken, bir yandan da devletin ataerkil “ben devlet”leri çok tezat…
Ama ne olursa olsun bu ülkede demokrasi kuram ve kurallarıyla buluşana kadar doğru istikamette devam etmek gerekiyor.