Bir gün bir baba çevresinde önüne gelenle didişen pek kavgacı oğluna çivilerle dolu bir torba verip demiş ki: “Arkadaşlarınla tartışıp, kavga ettiğin her zaman bu tahtaya torbadaki çivilerden birini çak”.
Genç, ilk gün tahtaya gün sonunda baktığında sayısını kendisinin de şaşırdığı kadar çok çivi çakmış.
Sonraki günlerde ise kendini kontrol etmeye çalışarak geçen her gün tahtaya ilk günkünden çok daha az çivi çakmış.
Günlerden bir gün, genç tahtaya hiç çivi çakmamış. Babasına heyecanla gidip, durumu anlatmış.
Babası onu yeniden tahtanın önüne götürmüş. Oğluna “Bugünden başlayarak, tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi çıkar” demiş.
Günler geçmiş. Bir gün tekrar gelmiş ki o çakılan çivilerin hepsi çıkarılmış.
Babası oğluna “Aferin! İyi davrandın ama bu tahtaya dikkatli bak. Düzelmesi imkansız izi kalan bir durum var. Tahtada epeyce delik var. Tahta, çakılan çivilerden önceki geçmişteki gibi pürüzsüz güzel halinde olmayacak artık” demiş.
“İnsan dostlarıyla, arkadaşlarıyla tartışıp kırdığı, kavga ettiği zamanlar kötü kelimeler, kem sözler dilden düşer. İşte o edilen her kötü kelime bir yara (delik) bırakır insan hafızasında.
Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin, ama o delik o yerinde aynen kalacak kapanmayacak.
Kıymetli arkadaş ender bulunan bir mücevher gibidir.
İnsanı güldürür, yüreklendirir, düşündürür, ihtiyaç duyduğunda insana destek verir, yardımcı olur, insanı dinler ve insan olana yüreğini açar” demiş.
“Kişi bile söz demini,
Demeye sözün kemini”
İyi bayramlar olsun...