Barışı Kovmak

İrfan Sarı

Bir şans daha yitip gitti.

Barış için bir samimi adım olsun diye Silopi’den giriş yaparken halkın coşkusuyla karşılanmışlardı. Hatta biraz coşkusunun dozu kaçmıştı ama kabul edelim ki halk barış denince 26 yıllık savaş ortamından kurtulmak adına coşkusunu elbette yükseltmeliydi. Asıl bunu anlayacak olan devlet ve siyasi aktörlerin ta kendisi olmalıydı. Barış temennisi, barışa dair savaştan elini çekenleri herhalde top-tüfekle karşılamak abesle iştigal etmezdi.
 
Hükümetin “Açılım” galeyanına rağmen, ülkedeki ceza kanunlarını adalet terazisini bilmelerine karşın dağları bırakıp gelmenin bir tek mantıklı tarafını görmek istemeyen Devlet Bahçeli ile “şalvar davası mağduru” Deniz Baykal ve pek tabi’i ki Başbakan Erdoğan tayfası barışın geri dönmesine yine milli bir birlik içinde destek oldular.
 
Azımsanmayacak kadar önemli ve çokça samimi bir dönüşün karşılama fotoğrafına bakarak samimiyeti görmemek belli oldu ki kaybettiriyor. Orada insanlar çok açık bir sevgiyle çok açık ve abartılı bir kucaklamayı ortaya koymuşsa bunun nedeni özlem duyduğu demokratik bir havanın yaratacağı çatışmasızlık durumudur. Bunun için insanlar abartılı davranabilir çünkü o kadar çok acı yaşanmış ki hangi zamanda ne gibi bir tepki dozajı bırakacağını bilemiyor.
 
Evet sınırdan geçiş yaparken takım elbise giyinilebilirdi ama sırf takım elbise giyilmedi diye de tavır konulmaz ki. Buna bulutsuz havadan nem kapmak denir. İşte denildiği içinde barış rüzgarı tersine döndü.
 
Onca kıyameti koparan saatlerce analiz yapan “ülke bölündü” “vatan elden gidiyor” diye diye kamuoyunu kışkırtan basın yayın kuruluşlarına ve diğerlerine sormak lazım.
 
Bu daha mı iyi oldu?
 
Her neyse.
 
Tuzu kuru savaş kabadayılarının gözü aydın. Dökülen kan üzerinden, ölen her genç bedeni sömürmek onların üzerinden var olmayı sürdürme planınız bir kez daha tuttu.
 
Ateşin yakıcılığını ocağı ve yüreği yananlar biliyor ama başka bir şey daha da bilinmelidir her yanan ocağın ve yüreğin birde ahı vardır o ah ateşten çok daha fazla yakar.
 
Tarih bir kez daha böyle bir şansı getirir mi  bilinmez. Fakat Türkiye derhal insanların mutlu olacağı kendini özgür his edeceği bir ülke olmalıdır. copun ve cezanın tahakkümünden uzaklaştırmalıdır.
 
Asker siyaseti, polis devleti anlayışı gördüğümüz rüyayı bile kana buluyor. Düşlerimizi parçalıyor. Hayal kurmamızı bile yasaklıyor.
 
Kürtler ne istediğini bilmiyor yaklaşımıyla, zorbalığı ile kendini kapamak bu hükümetin başarıyla yürüttüğü politika olarak görülüyor. İşte bu politika son derece tahrik edici ve son derece zedeleyici.
 
Bu tahrikin toplumu daha da zedelediğini gün geçtikçe anlıyoruz. Her gelen çatışma haberi sonrası oğlu kızı dağda olanların yüreği ağzına geliyor. Her askerin de ailesinin akıbeti aynı oluyor maalesef. Ama bunu görmelerine karşın demokratik havanın  oluşmasına katkıda bulunmak yerine tetikleyici ifadelerle adeta toplumu bu savaşın içine çekmeyi tasarlıyorlar.
 
Çatışma sonunda cesetler üzerinde akıl almaz vahşetin estirilmesi de aslında bu kışkırtıcı politikanın bir uzantısı olarak algılanabilir. Bedeninden boşalmış bir vahşetin ayak izleri altında ezilen barışında kovulması ancak bu kadar garip olurdu.
 
Yarın toplumun tansiyonuna nasıl bir tedavi uygulayacağınızı şüphesiz kestirebilmeliyiz. “Onlar “terörizmden” soyutlamadılar kendilerini doğal olarak ya cezaevine gireceklerdi ya da şimdi geri döndükleri yere.” bu eskimiş reçeteyle tedavi edilecek bir nezle vakası bile kalmadı.
 
Bu yöntem ve tarz gösterdi ki: Şimdi tarihe barışı kovanlar diye de geçmek var.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (17)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.