Şöyle bir düşünüyorum.
Güler Zere’yi on dört yıl cezaevinde tutup, ölümün kıyısına gelirken de yüzsüzlük yapıp sözüm ona af eden zihniyet değimlidir bu gün gencecik askerlerin ölümüne sebep olan.
Evet harbiden de o içini örümcek ağı tutmuş talaş kokulu beyinlerin bu ülkenin çocuklarıyla açıktan düşmanlığı değimlidir.
Öyle açıktan açıktan, annelerin ve babaların yüreğini paramparça edip zeytin yağı gibi suyun yüzeyine çıkan zihniyetin temsilcileri ne zaman çıkıp uslanmazlığına dur diyecek. Bu ülkede bütün gençlerin hayatına zehir damıtanların vicdana dönüşü olmayacak mı?
Bu anlamsız düşmanlığın ve inkarın ve yok saymanın ve öteki görmenin bitmez tükenmez kaynağı nedir hakikaten.
Yok mudur bunun sonu ya da bu gidişi durduran olmayacak mıdır.
Güler Zere gibi son deminde tutup çekmek çare etmiyor gördünüz.
“Şehitler ölmez” demekle olmuyor gördünüz. Eğer şehitleri görmek istemiyorsanız bu öfke krizinizden vazgeçin. Olan size değil olan annelere babalara, sevgililere ve bütün bir ülkenin insanlarına oluyor. Ama en çokta ateş vurduğu yeri yakıyor.
Operasyonlar, mühimmat taşımalar, araç gereç, silah, barutla vursanız vursanız yoksulları, kimsesizleri, avuçları nasır tutmuşları vurursunuz ancak. Kendi kanınızdan damla akmaz bu topraklara.
Bir damla gözyaşınız akar taklitten, göstermelikten…
Yetimlerin edebiyatını gezdirirsiniz gazete manşetlerinde, televizyonlarda bitap düşmüş, kurumuş, yüzü benzi gitmiş anaları babaları sürüklersiniz ancak. Sonra çocukların boncuk gözlerine top mermilerini alıştırırsınız.
Siz Güler Zere gibi ağlayamazsınız. Ağlasanız ağlasanız sahtecikten ağlarsınız ancak.
Güler zere gibi gözlerinizi kirpikten kapatamazsınız. Olsa olsa açık kalmış olarak, korkarak ölürsünüz yani sahtecikten ölürsünüz.
Ama ölmezsiniz siz
Ölüm bile kabul etmez sizi.
Askerlerin yaşamına neden olmayın, bırakın yaşasınlar. Bırakın en güzel yıllarındayken gençliğin koparılmış dizginleriyle yaşamı sürdürsünler. Bırakın hayat onlara da yeter.
Yırtın kalbinizi örten kara perdeyi.
Daha kaç kişi ölecek ve seyredeceksiniz böyle. Ülkeyi ölüm emrine terk etmişsiniz. Böyle emir mi olur.
Benim için çarpışacaksınız, benim gibi düşüneceksiniz diyerek hangi ülke sağalmış.
Barışmak geçmez mi aklınızdan.
Barışmak, konuşmak tabiatınızdan geçmedi mi. Geçmeyecek mi.
Barışmak, kaşlarınızı çatmaktan, sesinizi yükseltmekten, havanızı atmaktan daha güçlüdür aklınızdan bulunsun.
Gün gelir anlarsınız.
Gün gelir Güler Zere’nin ölümünü kusarsınız.
Gün gelir ölen her asker bedeninize saplanır adam gibi.
Anlarsınız.
Bıçak saplansa bu kadar acı duymazsınız.
Anlarsınız… Anlarsınız…