Hatırlarsınız…
Merhaba ben Sertip, kuzenim Ferheng ile birlikte bir yıl evvel ayrıldık sevdiklerimizden. Hatırlarsınız…
İran İslam ülkesinin enkazından kalan bir traktör, yolumuza çıkmış ve acımadan katletmişti bizi. Yaralarımızdan sızan kan, o simsiyah petrol atığı asfalta, oradan toprağa...
Ve çok geçmeden, sevgilimizin, babalarımızın, analarımızın, çocuklarımızın, dostlarımızın, arkadaşlarımızın üstüne, üstüne dökülmüştü.
Hani haymatlos bir turna sürüsünün, göç yolunda yorulması gibi.
Düşmüştük bir kentin toprağına, gökyüzünden.
Mavi atlas gökyüzü ağlıyordu.
Biz duyuyorduk ağlayışını herkesin.
İnsan yaşamının kıymeti harbiyesinin olmadığı o derin yarıklı coğrafyasından yükselen ağlayışınızı, içimiz kanayarak duyuyorduk.
Ferkeng diyordum. “bu nasıl bir gidiştir böyle gidiyoruz?”
-Öldük mü?
-Yaşıyor muyuz?
-Yaşatacaklar mı bizi? Diye.
Dönüp bana doğru, sağ kaşında kan.
Diyordu.
-Bir ana, bir baba, söker kalbini ama sökmez içine gömdüğü oğullarını.
-Bir sevgili, dünyayı unutur ama sevdiğini asla.
-Bir evlat, yaşatmasa babasını, gözleri hep yalnız bakar.
Böyle kendi kendimize konuşuyorduk, kemiklerimizde kırık sesleri, yüreğimizden o ayrılık hüznü, dilimizde sonsuzluk şarkısı…
Ax lê dayı, ax lê yarê
Bîrînamîn xwun lê teyî.
Sonra nedense sessiz sedasız, birbirini izleyen, içinde öldüğümüz araçlara benzeyen makinaların eşliğinde ilerliyorduk…
Ağzını bıçak açmaz, şehirler dolusu insan kalabalığı nezaretinde.
Artık omuzlardaydık. Biraz daha omuzlarlarsa, serçe kuşu olup uçacağız öte diyarlara…
Anladık ki; insan sevdiklerini omuzlarında taşır. Kalbinde taşır, alın terinde taşır, gözyaşlarında taşır, başı üzerinde taşır.
Kıymet verdiklerini taşır sonsuzca…
Onun için bizi merak etmeyin.
Bizi bu ölüme terk eden o namussuz yönetimlerin, insan yaşamını hiçe sayan saltanatların, sömürenlerin, cehaletin yakasından düşmeyin.
Ve kendinize iyi bakın.
Bu gün ağustos cenderesine düşen ölümümüzün senesidir.
Kabrimizde otlar ikinci yazını yaşıyor. Dünya yine savaşlar içinde. Zülüm yine diz boyu.
Siz, ama siz çocuklar, ihtiyacınız olan insan sevgisini hiç kaybetmeyin çocuklar…
Biz sizi anı anına gözlüyor ve seviyoruz.
Siz de bizi bu sevdayla, bu felsefeyle sevin.
Üzülmeyin.
Üzüldüğünüzü duyarsak, biz de üzülürüz.
Sıkı sıkıya öpüyoruz ellerinizden ve gözlerinizden, yüreğinizden, yanaklarınızdan.
En çok, en çokta insan tarafınızdan, hasretinizden, hayallerinizden…