Türkiye eğitim politikası henüz asimilasyon aracı olmaktan kurtulamadı.
Cumhuriyetle başlayan Türkleştirme sevdası en çok eğitimde araç olmuştu. Uzun bir süre boyunca falakaya yatırır gibi uygulanan eğitim sistemi özellikle Kürt çocukları üzerinde işkenceye dönüştürüldü. Bu soluksuzca uygulama “varlığım, Türk varlığına armağan olsun” gramerine dayalı öz kimliğine yabancılaştırma şeklinde sürdürüldü.
Okul önlerinde yemin edilerek başlayan bu prova aynı zamanda insana zorla yalan söyletme tarzıydı.
Artık herkes birbirine yalan söyleyebilirdi. Keza Türk eğitim sistemi öz be öz Kürt, Çerkez, Laz vs. çocuklarına Türk olduğunun yalanını söyletiyordu.
Yalan üzerine kurulu bu düzenin önemli bir tarih boyunca da tuttuğunu görebiliriz. Türkiye de yaşayan diğer halklarının kuşakları bu acımasız asimilasyon cenderesinde yanıp yeni bir şekle yeni bir kimliğe dönüştü.
Ama en nihayetinde yapılan bir asimilasyon politikasıydı ve kocaman büyüklükte yalanlar üzerine oturtulmuştu bu düzen.
İşin ilginci bu sürgite zamanla asimilasyona uğrayan halkların çocukları da katılacak ve kraldan daha çok kralcı olacaktır.
Yine de söylemeden edemiyor insan yalan er geç su yüzüne çıkacak ve dayatma ise en nihayetinde reaksiyonla karşılaşacaktır.
Bu gün Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun manzarası tam da budur.
Anadilde eğitim talebine kapılarını kapayan Türkiye idaresi, kendi olanaklarıyla başlatılacak olan anadilde eğitime ve onun okullarına gözünü kırpmadan yasak dedi.
Birden bire sokağın tansiyonu yükseldi ve ortalık bir anda şiddete evrildi.
Oysa Türkiye siyaset kurumu anadil eğitim ve öğretimin önündeki yasakları kaldırdığını ele güne bas bas bağırıyordu.
Hem yasak yok hem de yasak var.
Hem kitlelere, yazılı ya da görsel basın üzerinden Türkiye de demokrasi olgunlaşıyor ve artık anadil gibi hassas ve hak olan bir konuda yasakları kaldırdığınızı söyleyeceksiniz hem de bir yandan anadil talebini pratiğe dönüştürmek isteyen insanlara gecelere kadar sürecek şiddet uygulayacak gaz bombası sıkacaksınız.
Tesadüfmüdür bilinmez ama Türkiye de başlatılmış olan barış ve müzakereler Kandil’e kadar uzamış, sürecin içine dahil edilmiş, kamuoyu olup bitenleri izleyip yorum yaparken okulların mühürlenip bir yandan da yakılmasına zemin oluşturan sebep hiç tartışılmıyor.
Peki, anadilde eğitim neden bu kadar korkutuyor?
Başka bir halkın anadiline bu kadar hiddetle yaklaşım neyin nesidir?
Bu nokta da Kürt Bilge Apê Musa’nın bir değişi aklımıza geliyor. “Anadilde eğitim hakkı devletin temellerini sarsıyorsa, devlet yanlış temeller üzerine kurulmuş demektir”
Dikkat edin ne vakit anadilde eğitim söz konusu oluyorsa bir reaksiyon bir operasyon bir saldırı haline düşüyor devlet güvenliği. Sanki amadeymiş gibi önceden hemen çatılıyor silahlar ve kaşlar.
Ülkeyi haddinden fazla huzursuz eden okullar ve anadilde eğitim hakkı karşısında ki o kocaman tepki insana acaba dedirtiyor.
İnsanların anadillerinden mahrum bırakılmak suretiyle yakılması artık vazgeçilmesi gereken tek insani dönüş olmalıdır. Tabi ki okulların yakılıyor olması da acı verir.
Ama hiçbir acı anadillerinden mahrum bırakılmak suretiyle yakılan çocukların/insanların acısından büyük olamaz.