Türkiye’de iktidarla buluştuğundan beridir AKP yollara vurdu kendini.
Varsa yoksa yollar.
Elbette ülkelerde yaşayan halkın diğer medeniyetlerle, kültürlerle buluşmasında yolların önemi vardır. Yollar seyahat özgürlüklerinin en belirgin alt yapılarıdır. Dağlara, nehirlere, kentlere, köylere taşır yollar, insanları…
Hemen her istikametten geçtiğimizde karşılaştığımız yol boyu şantiyelerinde, yevmiye yapan işçilerin, mühendislerin, teknik elemanların karınca gibi çalışmalarına tanık olmak mümkündür.
Günün modern teknolojisine uyum içinde çalışanların ürettiği yollarda, seyahatler daha sağlıklı ve daha güvenli olmalı aslında.
Ama gelin görün ki bu iş her bölgede hakkıyla yapılmamaktadır.
İşin garip tarafı ise; doğru dürüst yapılmayan yolların teslimatının yapılıyor olmasıdır.
Bu yüzden de; Halkın istifade etmesi için yapılan bu yollar, çile yollarına dönüyor kimi zaman.
Van ilinden Hakkari istikametine giden bir araç, sadece Kurubaş tepesini bitirene dek adam akıllı bir yolda ilerlemiş olur. Gerisi ya ihale edilmiş ve tamamlanmamış stabilize yoları andırmaktadır. Bazı bölgeler birkaç yıldır yapboz tahtasına çevrildi. Bir ileri bir geri gelip gitmekten başka işe yaramayan çalışma performanssızlığıdır sürüp gidiyor.
Bilmeyen de bu çalışma, dünya standartlarında yollar için sürüyor diyecek.
Oysa o yollar gelip geçeni adeta pişman ediyor.
Hatta yolculuk yapanların, analarından emdiği süt burnundan geliyor desek, yanlış söylemiş olmayız.
Bu yolları yapan bazı müteahhitlerin kendi beceriksizliğinin adını: PKK ya da İKLİM ŞARTLARI koyduklarına rastlamakta pek olağanlaştı.
Ahbap-çavuş ilişkileri sonucu, yandaşlık hukukuna dayalı iş alımlarının sonuç hanesine koskoca bir hüplemenin gelip konacağı aşikardır.
Bundan sebeptir ki bu yollar yapılmazsa, kazançlı olan vatandaşlar ve devlet olacaktır.
Evet, kesinlikle çok çalışma var ve belki iktidar bu konuda talimatını da vermiştir. Ayrıca kapital kaynaklarını da aktarmıştır ama bunun karşılığında yapılan toz çıkarmak, yakıt tüketmek, çukurlar açmak, yaşı dolmadan yıkılan duvarlar yapmaktan başka bişey değildir.
Kurubaş mevkiinden sonra Yüksekova yoluna kadar hiç durmadan gelin bu manzara değişmeyecektir. Henüz iş makinelerinin girmediği cumhuriyet yadigarı yollar daha iyi görünüyor.
Yüksekova ipek yolu üzerinde ki; şehir merkezi içinde kalan bölümü saymazsak Esendere’ye giden güzergâh insana “el insaf” dedirtiyor. Yol kıyısı istinat duvarlarının göçmesine tanık olduğunuzda içinizden koskoca bir küfür geçiyor. Küfredemiyorsunuz.
Oysa o yoldan bir başka ülkeye yani İran’a gidiyorsunuz.
Sözüm ona İran 3. dünya ülkesi ama o ülkenin yollarına tanık olunca kendinizden utanıyorsunuz!
Utanmanın bir başka adı da Esendere Sınır Kapısının 1. sınıf ticaret kapısı olması ve uluslar arası tır güzergahına açık oluyor olmasıdır.
Oradan dönüp, Yeniköprü mevkisinden Türkiye’nin 82 ilinden en mazlumu olan Hakkari’ye gidin o zaman Türkiye’nin utanç yollarını göreceksiniz.
Devletten parasını-pulunu alan firmaların Hakkari’ye ne boyutta hizmetsizlik yaptığını anlayacak ve eğer vicdanınız varsa ağlayacaksınız.
Adeta talan…
Adeta vurgun…
Yolların adam akıllı sayılan yerlerine de askeri karakollar ile polisler tarafından beton barikat ve mevzi koyulmuş.
Beter olan tarafı ise duyarsızlık yani tepeden tırnağa herkes duyarsızlık içinde. O yollardan Bakanı, milletvekili, vali, kaymakam, müdürü, şefi, STK idarecileri, siyasetçiler, akademisyenler, bürokratlar ve halk geçiyor…
Kimsenin üst dudağı alt dudağına değmiyor bu konuda.
Servet değerinde araç sahiplerini saymıyorum onlar yenilerini bulur diye, benim gibi hayatta hiç aracı olmayanları da saymıyorum. Ya bin bir emek, bin bir zahmet araç sahibi olmuş diğerleri?
Hadi bu yolları yapan kimseler kar hesabı içinde.
Bu yolları ihaleye verenler hizmet yarattım heyecanında ya da gururunda.
Peki, bu yolları kontrol eden ya da teslim alan bir kurum yok mu?
Varsa onlar neyin derdin de? Hangi akla hizmet teslim aldılar bu yolları?
Velhasıl bu yollar yol değil! Patika, şose, stabilize… Asfalt aldatması. Asfalt kandırması,
Hizmet değil… Hezimet…
İnanmıyorsanız, gidip görmediğiniz, bakmadığınız yollara bir nezaket bakınız, İlgililere duyulur…