Devletin paralı televizyonları 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramını programlarına taşımışlar, rengârenk sahneler, parıltılı ışıklar, dudaklarını kan kırmızısına boyayan göğüs çatalları ateş saçan program sunucuları ve Atatürk’ün bayramı armağan ettiği çocuklar.
Çocuk bayramında ve çocuklara mahsus bir programda akranları sayılabilecek ve dağlarda savaş uçaklarıyla bombalanmış çocuklardan bihaber çocukların karşısına geçip şuh performansla sunuculuk yaptılar.
Ülke bu programları izleyip dünyada eşi benzeri olmayan böyle bir bayramla gurur duyarken Kürt çocukları dünyada eşi benzeri olmayan cezaevlerinde tecavüz ve tacizle karşı karşıyaydılar.
Yakın bir geçmişte her çöplükte, ıssız yol boyunda sıklıkla rastlanılan cesetlerin insanlara ait olduğu ve o zaman yeni doğmuş çocukların babaları ya da anneline ait olduğunu biliyordu bu ülke ve bu programları sunan o sunucular.
İşte onlardan kalma bir balonlu çocuk bayramında yine manzara aynıydı.
Çocukların ellerine bayraklar verilip garnizon adımlarıyla yürütüldüler.
Nizami bir tertipleme özel hareket polislerin ellerindeki ağır makineli tüfeklerin gölgesinde bayrama durdu küçük bedenler. Büyüklerin önlerinde asker adımlarıyla yürürken savaş araçları ya havdan ya da karadan tamda gözlerinin önünden geçmeye devam ediyordu.
Dışarıda hayat kitaplardaki gibi değil.
Etraf kamuflaj giyimli adamlar, Grand-tuvalet beyefendiler ile hanım efendiler dolu. Onlar nasıl arzu ederse çocuklar öyle yürür, öyle görür ve öyle oyuncak gibi olurlar.
“Oğlum avukat, kızım doktor olacak” babaları ve anneleri ne isterse o olur çocuklar. Çünkü onların yerini tutacak bir yeni bürokratlar gerek geleceğe.
Diğerlerinin çocukları ise; terörist!
Sokak çocuğu, tiner koklayıcısı, kolonya içicisi, hap bağımlısı, tecavüze uğrayan, ağır işlerde çalıştırılan çocuk, mendil satan, dilendirilen çocuk olur.
Egemenlerin egemenliğidir çocuk bayramı.
“Ağaç yaş iken eğilir” ya tıpkı öyle… Cami avlusuna bırakılan, sokağın kuytusuna terk edilen, hastane servislerinde unutulanlar kadar şanssızdır annesi ve babası olanlar, odaları, yiyecek ekmeği, giyecek elbisesi olan çocuklar.
Ne fark eder ki evi barkı olsa, onların istediği çiçek gibi yetiştirilir çocuklar yani çocuk kendi olamaz, saçı-başı, kolu-kanadı egemenlerin istediği gibi gelişir.
Egemen yapı nasıl kürt çocuklarına “Ne Mutlu Türküm Diyene” yalanını söyletiyorsa, dünyanın bütün çocuklarına da “ bahar bahçe” yalanını söylüyor. Bütün dünyanın yüzüne baka baka böyle okkalı yalan söyleyen bir egemenlik ve bu egemenliğe boyun eğen başka egemenlikler yani dünyanın diğer yerlerinde de çocukların akıbeti farklı değil. Çocuk bayramı dedikleri günde gelecek olarak öngörülen çocuklara yalanlar söylüyorlar.
İşte o çocuklar ve taş atan çocuklar…
İliklerine kadar sömürülmüş, yaş iken eğilmiş, kraldan çok kral olan çocuklar…
Bombalanan, kurşunlanan, gaz bombası sıkılan, tazyikli su püskürtülen diğer çocuklar.
Televizyonlarda 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı kutlanıyordu. Okul önlerinde ve devletin meydanlarında devlet adamlarının önünden postal yürüyüşüyle çocuklar yürüyordu.
Diğer tarafta çocuklar çobandı, sokakta ayakkabı boyacısı, sanayi sitelerinde ağır işçi, duraklarda mendil satıcısı…
Ama en önemlisi çocukların bayramında devlet adamlarının arkasında ızbandut duruşları ve ellerinde otomatik silahlarla diğer devlet adamları…
Hangi bayram kutlandı, hangi çocuklar kutladı, nasıl kutlandı?
Cezaevlerindeki çocuklar kutladı mı? Yoksa onların bayramı mı kutlanmalımıydı 23 Nisanda?
Televizyonlarda başka gezegenlerde imiş gibi davranıp şekilden şekle girenler ölen, öldürülen, boğulan, yanan, bombalanan, kurşunlan, çalıştırılan, tecavüz edilen çocuklar dolu bir ülkedesiniz deyip bir hatırlatmada bulunalım ve ekleyelim…
“Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe”