48 saat sonraŞemdinli, gündem sofrasındaki yerini bırakmamışken Dersim dağlarının eteğinde kendiside Dersim’li olan vekil PKK tarafından dağlara götürülüyor
Gündem hınca hınc PKK doluyor.
Açılan oruçların sofrasından tutunda içilen sigara demlerine kadar PKK konuşuluyor. Operasyon üzerine operasyon tertipleyen TSK belki bir kez daha Dersim dağlarına son olmayacak bir operasyona girişecektir. Ki o dağlara yapılmış olan operasyonların sayısı konusunda elimizde bir bilgi yok ama son 28 yıldır didik didik edildiği kesindir. 28 yılın öncesini de bilmeyen yok zaten.
O dağlar Hüseyin Aygün için 48 saate mal oldu. Türkiye için de politik bir depreme.
Duygusal olarak bakıldığında o dağlara bir milletvekilinin alınıp götürülmesi hoş değil. O dağlarda çarpışmaya hazır gençlerin olması da…
Gelin görün ki bu gerçek devlet politikalarının sonucu olarak var.
Bütün Türkiye’nin arzu etmiş olduğu huzur bu politikalar sonucu hep gecikiyor.
Geciken Türkiye’nin topluma dayattığı fotoğrafı hep birlikte izleyip karamsarlığa batıyoruz.
Karamsarlık Türkiye arenasındaki siyasal hayattan iş dünyasına kadar maya tutmuş durumda. Bu durumdan çıkabilmek için barışçıl politikaları üretecek bir cesarete ve samimiyete ihtiyaç duyuyoruz.
O kadar yitirmişiz ki umudumuzu bir sabah uyandığımızda PKK silah bırakmış olsa inanmayacağız.
Devlet özerk bölgeler ilan etmiş olsa şakaya yoracağız.
Ama ne yalan söyleyeyim tüm karamsarlığıma rağmen 48 saat sonra Hüseyin Akgün’ün açıklamaları bende umut kıpırtılarına neden oldu.
Bu coğrafyada barışa dair bir akıl tadı duydum.
Açıklamaları heyecan vericiydi.
"Dağdaki saatler boyunca son derece saygılı davrandılar. Bu eylemi yapan arkadaşlar bu ülkenin genç arkadaşları. Ölen bütün çocukların bu ülkenin çocukları olduğunu, savaşın gereksiz olduğunu söylediler. Biz de yürüttüğümüz mücadelenin çok anlamsız olduğunu biliyoruz dediler."
"Kürt sorununun çözüm için bugün parlamentoda 4 partinin bir araya gelerek çözülmesi gerektiğini söylediler"
Şimdi bu iklimde devletin tutumu çok önemli olacaktır.
Kanın durması noktasında belirgin ve etkin politikalar elbette bu hükümet tarafından ele alınıp kamuoyuna tanıtılmalıdır.
Bunun sırası gelmiştir.
Kinayeden uzak, değişen bir üslupla buluşturulmalı ülke…
Tıpkı Hüseyin Akgün’ün vedalaşması gibi…
"Giderken sarıldılar öptüler. "Burada bulunan kardeşlerini unutma abi" dediler. Yürüyerek geldim. Ben Dersim'in dağlarını karış karış biliyorum."
"Sarılıp öpmek hoş geliyor kulağa. Barış kokuyor. Kutsal geliyor insana.
Özlemişiz…
İstiyoruz…
Çünkü tetikten çekilmiş eller.
Çünkü ölümü andırmıyor sarılıp öpmek.
Çünkü anlamlı duruyor.
Çünkü şiddet, kan, öfke, kin anlamını yitiriyor.
Eller uzatılmış barışı kucaklamak istiyor.
Tutulmaz mı bu el?
Sarılıp koklanmaz mı?
Bitirilmez mi bu savaş?
48 saat sonra
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.