Evet haklısınız.
Yine çocuklar önde polisler arkada kovalamaca bir 15 Şubatı daha yaşadık.
Bu hep böyle mi devam edecek?
Yoksa sosyal devlet, hukuk ülkesi bu işe bir çözüm mü bulacak.
Bundan önceki çözümlerini de çözümden sayması hukuk ülkesinin itibarını zedeliyor ama olsun bir çözüm netekim.
Tamam, halksınız Kürt çocukları cephanelerini akşamdan hazırlayıp sokağa indi biliyoruz. Geceden ceplerine taşları koydular, kurşungeçirmez elbiselerini giydiler ve güneş doğar doğmaz sokağa çıktılar.
Ama polisler de garntuvalet değildiler ki, ellerinde ve bellerinde silah, gaz bombası, gaz maskesi, panzer, su sıkma tankeri, kurşun geçirmez yelekler, plastik mermiler.
Haklısınız Kürt çocukları taş atacak kask lazım, sapanla bilye atacak çelik yelek lazım, Molotof atacaklar su sıkma tankeri lazım.
Peki, bu hep böyle mi devam edecek?
Sosyal devlet bu yarasını hep böyle geçici ve ertelenmiş kararlarla mı saracak. Devlet olmanın verdiği sorumluluk gereği vatandaşının istemlerine hep kulak mı tıkayacak.
Devlet bu kez de mi sormayacak Kürt çocuklarının derdini.
Bu insanlar durup dururken mi taş atıyor hiç düşünmeyecek mi? Ya da içindeki bunca kargaşaya sorumluluğu gereği bir insancıl çare düşünmeyecek mi?
Yoksa yine otuz yıldır yaptığı gibi çocukları, yetişkinleri, kadınları cezaevlerine gönderip meseleyi halettim mi diyecek?
Ne zaman kadar bu meseleyi polise, askere, jiteme, korucuya havale edecek. Ceza evleri ne zamana kadar dolup taşacak?
Sormayacak mı kendine. Polise ya da askere havale edilince mesele çözülüyor mu?
Cezaevine sokulunca bir iyileşme oluyor mu?
Bunların cevabını hepimiz çok iyi biliyoruz ve devlette bunu pekiyi biliyor ki koskocaman bir hayır.
Hayır, hiçbir çözüm bulunamıyor.
Eğer kurşun sıkmakla, su tazyiklemeyle, üzerine panzer sürmekle, ceza evine tıkmakla, gaz bombası atmakla çözüm olsaydı bu güne kadar bu meseleden eser kalmayacaktı.
Madem mesele son otuz yıldır halen devam ediyor bunun çözümü bu değil demektir.
Bunu görmek gerekiyor.
Demokratik sosyal laik hukuk ülkesinin çözümü ne ertelenecek nede üzeri örtülecek boyuttadır.
Ne çocukların nede polislerin kafası kolu kırılmamalı artık.
Eğer Filistinli çocuklar için gözyaşı döküyorsa Emine Hanım kendi öz çocukları olan polislere de ve kendi öz yurttaşı olan Kürt çocuklarına da akıtacak iki Damal gözyaşı bulundurmalıdır.
Mesele bu kadar derin kanıyorken Tevrat"tan alıntı yapmak ve öğüt vermek yapmacık kalıyor.
Mesele bu kadar soğuk dururken buzdolabı dağıtmanın mantığı yoktur.
Ülkeyi sevmek, muasır medeniyete ulaşmak öyle kömür dağıtmayla olsaydı şimdi bulutların üstünde bir ülke olmuştuk.
Artık bu çocukların taş atmaması için ve kafalarının, kollarının kırılmaması için bir çaba kaçınılmazdır. Devlet olmanın sorumluluğu ve gerçeği budur.
Newroz'da Hakkâri'den Edirne'ye kadar omuz omuza bir umut seliyle halaya durmayı (geçen onca zamana karşın) gerçekleştirmeli bu ülke.