Yüksekova’ya bağlı Dağlıca (Oremar) köyünde yaşayan ve geleneksel yöntemlerle pekmez yapan Fatma Şedal, “İlk olarak bağlarımızdaki üzümleri topluyoruz. Ben ve çocuklarım, bu süreçte hep birlikte çalışıyoruz. Topladığımız üzümleri güzelce yıkayıp bir torbaya dolduruyoruz. Oğlum, ezme yöntemiyle üzümlerin suyunu çıkarıyor. Daha sonra elde ettiğimiz üzüm suyunu, doğal odun külüyle mayalayıp bir gece boyunca bekletiyoruz. Sabah olduğunda üzüm suyu şeffaflaşıyor ve pekmez yapımı için hazır hale geliyor” şeklinde konuştu.
“Pekmez kaynatmak sabır işi”
Şedal, bu aşamadan sonra üzüm suyunun dev kazanlarda kaynatıldığını ifade ederek, “Şeffaflaşan üzüm suyunu bahçemizde kurduğumuz büyük kazanlara döküyoruz ve odun ateşiyle kaynamaya başlıyor. Bu kaynama süreci oldukça uzun ve sabır istiyor. Ateşin harlılığına bağlı olarak pekmez olma süresi değişiyor ama biz genelde 5 ila 6 saat kaynatıyoruz. Kaynadıkça yoğunlaşıp kıvamını buluyor ve pekmez halini alıyor” dedi.
“Sadece bir yiyecek değil, aynı zamanda bir şifa kaynağı”
Şedal, ortalama olarak 100 litre üzüm suyundan 37-41 litre pekmez elde ettiklerini belirterek, "Genelde kendi tüketimimiz için yapıyoruz, ancak ihtiyacı olanlara da çarşıdaki fiyattan verebiliyoruz. Pekmez, bizim için sadece bir yiyecek değil, aynı zamanda şifa kaynağı. Kahvaltılarda, tatlılarda, hatta ayran yemeklerinde bile kullanıyoruz. İlaç niyetine sade tüketenler de var. Her derde deva diyebiliriz” şeklinde konuştu.