Avrupa Sendikalar Konfederasyonu Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'ndeki imzasını geri çekme kararı geriye gidiş noktasında çok ciddi bir adım olarak niteledi.
ETUC hükümete bu kararını gözden geçirme, kadınların, kızların ve de tüm yurttaşlarının insan haklarını korumaya dair uluslararası yükümlülüklerini tekrardan teyit etme çağrısında bulundu.
ETUC Genel Sekreter Yardımcısı Esther Lynch, çağrıyı şu sözlerle yaptı:
"Geleceğe dair umutlara darbe"
"Bu karar Türkiye'deki kadınların haklarına ve (geleceğe dair) umutlarına yönelik ağır bir darbedir, ve kadınların şiddetten korunması, kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair politika ile hizmetleri belirlemesi gereken yetkililere yönelik gözetimi azalacaktır.
2019'da sadece Türkiye'de en az 430 kadın cinayeti yaşandı. COVID-19 pandemisi ev içi şiddetin tüm dünyada inkar edilemez bir biçimde artmasına yol açtı.
Bu karar Türkiye'deki kadınlar ve kızlar için çok ağır bir sürece işaret etmektedir.
BM Kadının Statüsü Komisyonunun devam ettiği sırada böyle bir kararın duyurulması bilinçli bir provokasyondur ve uluslararası işbirliğine yönelik yeni bir muhafazakar saldırıyı temsil etmektedir."
İstanbul Sözleşmesi hakkında
Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor.
Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:
İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.
Sözleşme çerçevesinde eviçi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.
Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.
Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.
Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.