Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) bilgi notu, 2022'nin ilk dört ayında ülkedeki insan hakları savunucularının koşullarına ilişkin çarpıcı bir tabloyu ortaya koydu. 1 Ocak 2022 - 30 Nisan 2022 aralığını kapsayan Türkiye'de İnsan Hakları Savunucularının Karşılaştığı Baskı, Engel ve Zorluklara İlişkin Bilgi Notu'na göre, 23 kişi insan hakları alanındaki faaliyetleri gerekçe gösterilerek hapis cezasına çarptırıldı. Bu cezaların toplamı bir kez ağırlaştırılmış müebbet ve 211 yıl, 4 ay, 10 gün oldu. 82 kişi hakkında ise beraat kararı verildi. Bilgi notuna göre, toplamda bin 415 kişi, yargısal taciz, idari taciz, tehdit ve misilleme müdahalelerinden en az biri veya birkaçına maruz bırakıldı.
Bu dönemde 367 kişi hakkında insan hakları faaliyetleri gerekçe gösterilerek ceza soruşturması başlatılırken daha önce hakkında soruşturma yürütülen 9 kişiye yönelik mevcut soruşturmalar devam etti. 4 kişi hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. 305 kişi insan hakları alanındaki çalışmaları nedeniyle gözaltına alınırken, 16 kişi tutuklandı. "İnsan hakları savunucularının faaliyetleri yargı erkinin araçsallaştırılmasıyla engellenmektir" denilen bilgi notunda, "insan hakları savunucularına yönelik uygulanan bu ceza hukuku tedbirlerinin caydırıcı etkisinin, savunuculuk iklimini bütünüyle baskı altına aldığı ve sivil alanı daralttığı" ifade edildi.
Bilgi notu döneminde barınma hakkı, insan onuruna yaraşır asgari hayat seviyesi, eğitim hakkı ve akademik özerklik talepleriyle eylem yapan, başta öğrenciler olmak üzere insan hakları savunucularına yönelik uygulanan gözaltı ve tutukluluk işlemleri ile ceza soruşturması ve kovuşturmalarının baskı ve susturma aracı haline geldiğine dikkat çekildi. "Geçinemiyoruz", "Barınamıyoruz" ve Boğaziçi Üniversitesi protestoları bu anlamda öne çıkan insan hakları savunuculuğu eylemleri arasında gösterildi.
23 kişi hedef göstermeye maruz kaldı
Adana, Ankara, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Van ve çevre illerindeki insan hakları savunucularına yönelik baskı ve zorlukları tespit etmek ve savunucular ile dayanışmayı güçlendirmek amacıyla kurulan Bölgesel Dayanışma ve İş Birliği Grupları tarafından tespit edilen bilgilere dayanan TİHV bilgi notunda, insan hakları dernekleri üzerindeki baskıya da dikkat çekildi. Toplam 18 kişiye karşı insan hakları alanındaki faaliyetleri sebebiyle idari taciz uygulandığı aktarıldı. Bu kapsamda, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği'ne açılan kapatma davası ve Tarlabaşı Toplum Merkezi hakkında süren kapatma davasına dikkat çekildi. Tespit edilen dört idari taciz olayının ise mülteci statüsündeki insan hakları savunucuları hakkında, insan hakları faaliyetleri temelinde sınır dışı kararı verilmesine ilişkin olduğu belirtildi.
Ayrıca insan hakları savunuculuğundaki faaliyetleri nedeniyle 23 kişinin de tehdit, fiziksel şiddet, hedef gösterme ve misillemeye maruz bırakıldığı belirtildi. Emniyet Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nın Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı ve TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu kurumsal sosyal medya hesabından açıklama yaparak duyurması, buna örnek olarak gösterildi. Bilgi notunda, "TTB'nin 14 – 15 Mart 2022 tarihlerinde gerçekleştirdiği, toplum tarafından büyük ilgi ve destek gören barışçıl eylem ve etkinliklerin hemen ardından kolluğun sosyal medya üzerinden terör suçları temelinde suç duyurusunda bulunduğunu açıklaması, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'yı ve onun şahsında TTB'yi açıkça hedef gösterdi" denildi.
"İnsan hakları savunuculuğunun toplumsallaşması engelleniyor"
2022'nin ilk dört ayının bilançosunda barışçıl toplanma ve gösteri yapma özgürlüğünün yasaklamalar ve polis müdahaleleriyle engellendiğine de dikkat çekildi. Valilik ve kaymakamlıkların yasak kararları ya da kolluk kuvvetlerinin müdahale ve engellemeleri sonucu insan haklarının korunmasına ilişkin 74 barışçıl toplantı ve gösteri yapılamadığı aktarıldı. Bu eylem ve etkinliklere getirilen engellemelerin eylemlerin "izinsiz” olduğu gerekçesiyle kolluk kuvvetleri tarafından yapılan fiziki müdahale ve engellemeler şeklinde olduğu gibi, mülki idari amirleri tarafından getirilen eylem ve etkinlik yasakları şeklinde de kendini gösterdiği belirtildi. Eylem ve etkinliklere yapılan bu tür müdahaleler sonucu insan hakları savunuculuğunun toplumsallaşmasının engellendiği ve savunucular üzerinde caydırıcı etki yarattığı ifade edildi.
Bilgi notunda yer verilen tüm baskı ve engellemelerin insan hakları savunucularına karşı şiddetin, nefretin, ayrımcılığın ve düşmanlığın beslendiği bir iklimin yaratılmasına sebep olduğu vurgulanarak, insan haklarının toplum nezdinde meşruiyetinin zayıflamasına ve kriminalize edilmesine yol açtığı belirtildi. "İnsan hakları değerlerini ve prensiplerini korumak için insan hakları savunucularına yönelik baskı ve engellemelere derhal son verilmesi" çağrısı yapıldı.