Bitlis Belediyesi Basın Birimi'nde çalıştığı dönemde, haber takibini yaptığı basın açıklamaları ve yürüyüşler ile sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle 17 Temmuz 2017’de gazeteci tutuklanan Uğur Yılmaz özgürlüğüne kavuştu.
Yılmaz’ın hakkında 'örgüt üyesi olmak' ve 'örgüt propagandası yapmak' iddiasıyla dava açılmıştı.
Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklanan Yılmaz bianet’e konuştu.
“Gazetecilik nedeniyle dolayı tutuklanmak üzüntü verici Türkiye’de kimse mesleki faaliyetlerinden dolayı tutuklanmamalı” diyen Yılmaz, sözlerinde gazeteciliğin suç olmadığını vurguladı: “Gazetecilik, anayasada güvence altındadır. Ne yazık ki hukukta hangi hak güvence altına alınıyorsa uygulamada tam tersi oluyor” dedi.
Masumiyet karinesi
2 yıldan fazla tutuklu kaldığını anlatan gazeteci, sözlerinde masumiyet karinesine dikkat çekerken, “Oysaki bir kişinin suçu kesinleşene kadar masumluk ilkesi uygulanmalıdır. Cezanın yarısı tutukluluk olarak geçti. İddianame 1 yılda anca hazırlanabildi, 1,5 yıl da mahkeme sürdü ve tutukluluk devam etti” dedi.
İtirafçıların beyanı esas alındı
Tutuklanmasındaki etkilerden birinin de itirafçıların ifadeleri olduğunu anlatan gazeteci, “İtirafçılardan biri ifadesini geri çekti. Madde bağımlısı olduğunu, polislerden baskı gördüğünü ve Yılmaz’ı tanımadığını mahkemede itiraf etmesine rağmen mahkeme heyeti ilk ifadesini esas aldı” ifadelerini kullandı.
Gazeteci, SEGBİS ile ifade vermek istemediğini ve bu talebinin reddedildiğini anlatırken, “Yargıçların tutkusu adalet değildir. Kalemi en başından kırıyorlar. Talimat üzerine hareket ediyorlar” dedi.
Cezaevinde hak ihlalleri
Yılmaz, “Elazığ Cezaevi’nde hak ihlaline uğradığım gerekçesiyle yargıya başvurdum. Başvurum Anayasa Mahkemesi’nde. Bunun yanı sıra bana gelen ve benden giden mektuplardan personelin yaklaşımlarına kadar psikolojik işkence vardı. Karakoçan Cezaevi’ne geçtikten sonra buradaki personelin tavırları ve cezaevi koşulları daha iyiydi” dedi.
“Gazeteciliğin itibarı hiç bu kadar zedelenmemişti”
Türkiye’deki gazeteciliğin durumuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, “İktidar, gazeteciliği propaganda aracı haline getirdi. Gazetecinin bağımsızlığından taviz vermemesi lazım. Meslektaşlarım bile birbirlerini düşüncelerinden dolayı damgalayabiliyorlar. Cezaevine giren bir gazetecinin fikri ne olursa olsun gazetecilerin birbirlerinin arkalarında durması gerekiyor. Gazeteciliğin itibarı hiç bu kadar zedelenmemişti” dedi.
“Cezaevinde yazdığım kitaptan dolayı 11 gün hücrede kaldım”
Ceren Kültür Yayınları’ndan çıkan ‘Gitmek Gerekiyor’ kitabı hakkında konuşan Yılmaz, “Aslında bu kitap benim ilk kitabım değil. Bundan önce bir kitap daha yazmıştım fakat buna el konuldu. Sonucunda 11 gün hücrede tutuldum.
"Gitmek Gerekiyor"u ancak farklı yöntemlerle dışarı çıkararak yayınlatabildim. Yazmak muazzam bir keyif benim için. Ülkeyi yazmak kurtarabilir. 2 roman 2 öykü 1 şiir kitabım daha var bunları kitaplaştırmak istiyorum. Halen üretmeye devam ediyorum” diye konuştu.
Ne olmuştu?
Bitlis Belediyesi Basın Biriminde çalışan ve kayyım atanmasından sonra görevinden ihraç edilen gazeteci Uğur Yılmaz, “terör örgütüne üye olmak” suç isnadı ile yürütülen soruşturma kapsamında 5 Temmuz 2017’de gözaltına alındı. 13 günlük gözaltı süresinden sonra Yılmaz, 17 Temmuz 2017’de tutuklandı.
Tutuklandıktan 1 yıl sonra, 11 Temmuz 2018’de hazırlanan 8 sayfalık iddianamede Yılmaz’ın mesleki faaliyetlerinin suçlama konusu yapıldığı basına yansıdı. “Örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddialarıyla hakkında dava açılan gazetecinin ilk duruşması 16 Ekim’de Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
22 Ekim 2019 tarihli duruşmada savcı Yılmaz’ın her iki suçtan da cezalandırılması yönünde görüş bildirdi. 5 Kasım 2019 tarihli karar duruşmasında Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesi gazeteciyi terör örgütü üyesi olmak ve terör örgütü propagandası yapmak fiillerinden dolayı suçlu bularak 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına karar verdi. Yılmaz, 5 yıl 7 ay 27 gün tutuklu kaldıktan sonra şartlı tahliye ile serbest bırakıldı.