Kanser hastalığına rağmen tahliyesi yıllarca engellenen Tahir Gürdal (53), cezası ertelendikten 13 gün sonra yaşamını yitirdi. Gürdal, 2014 yılında Yüksekova'da “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla gözaltına alındı. İşkenceye maruz kaldığı iddia edilen Gürdal, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı ve Van F Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
Gürdal’a yaklaşık 4 ay önce akciğer kanseri teşhisi kondu. Tedavi için Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevine sevk edilen Gürdal, bir süredir Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kelepçeli bir şekilde tedavi ediliyordu. Gürdal, cezası ertelendikten 13 gün sonra yaşamını yitirdi. Gürdal’ın cenazesi, yaşamını yitirdikten bir gün sonra 10 Kasım’da memleketi Yüksekova'da toprağa verildi.
Anne Gürdal: Perişan haldeydi
MA'dan Mazlum Engindeniz'e konuşan anne Fehime Gürdal, “Oğlum yasak sürecinde Gever’de haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Çok hastaydı ve kaç aydır hastalığından kaynaklı azap çekiyordu. Perişan hale gelmişti. Bu haline rağmen cezaevinden çıkarmadılar. Oğlum, azap çekerek cezaevinde öldü” ifadelerini kullandı.
'Hastalığını hastanede öğrendik'
Gürdal’ın oğlu Birhat Gürdal ise, babasının cezaevine girmeden önce herhangi bir hastalığının olmadığını söyledi. Babasının yaklaşık bir yıldır hasta olduğunu aktaran Gürdal, “Cezaevi yönetimi ve yetkililer bize babamın hasta olduğunu söylemedi. Babam haftalarca telefon açmıyordu. Cezaevi memurları, ‘Baban sağlam sizinle konuşmak istemiyor’ diyordu. 1 yılın ardından babamı Amed’e götürdükleri, akciğer kanseri olduğunu öğrendik” diye konuştu.
Babasının Amed’e götürüldüğünü avukatlar aracılığıyla öğrendiklerini ifade eden Gürdal, “Cezaevi yönetimi babamın hastalığını aileden sakladı. Hastalığı ağırlaştıktan sonra Amed’e götürdüler. Orada da bize haber vermediler. Avukat eşliğinde öğrendik. Ama biz öğrenene kadar çok geç olmuştu” diye konuştu.
‘Huzur vermeyeceğiz’ tehdidi
25 gün hastanede babasıyla birlikte kaldığını aktaran ve bu süreçte birçok zorlukla karşılaştığını kaydeden Gürdal, “Hastanede tedavi gördüğü halde ayakları kelepçeliydi. Ben kantine inip su alınca bile dönüşte üzerimi arıyorlardı. Kapıda bekleyen jandarmalar, ‘baban siyasi tutukludur size huzur vermeyeceğiz’ dedi. Hastanede de büyük bir baskı vardı. Kaç defa infaz kurumlarına babamın hasta olduğunu, bırakılması gerektiğini söyledik. Ama siyasi olduğu için üzerinde durmadılar. Babam gibi hasta olan binlerce tutuklu var cezaevinde. Ben bu acıyı yaşadım başkalarının yaşamasını istemiyorum. Hasta tutsakların serbest bırakılmasını istiyorum. Babamın ölümünün son ölüm olmasını istiyorum” şeklinde konuştu.