Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Meclis’te bütçe görüşmeleri devam ederken başlattıkları “Halka Bütçe” temasları kapsamında Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'nu (KESK) ziyaret etti. Partili milletvekilleri Necdet İpekyüz ve Serpil Kemalbay’ın eşlik ettiği Sancar’ı, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Genel Sekreter Ramazan Gürbüz, Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy ile Hukuk TİS ve Uluslararası İlişkiler Sekreteri Yusuf Şenol karşıladı.
Kendilerine yapılan ziyaretten duydukları memnuniyeti ifade eden KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Meclis’te görüşmeleri süren bütçenin halkın bütçesi olmadığını ifade etti. Bütçede salgına dair harcama kalemi ayrılmadığına dikkat çeken Bozgeyik, “KESK’in emek, barış ve demokrasi mücadelesinde diğer kesimlerle ortak yürüme gibi bir iradesi var. Önümüzdeki dönemde de bunu misyon ile tüm demokrasi güçleriyle birlikte ortak mücadele edeceğiz” dedi.
HDP’ye yönelik baskılar üzerinde de duran Bozgeyik, “Hem vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması hem kayyım ataması gibi anti-demokratik, hukuksuz uygulamalarla karşı karşıya kaldınız. KESK olarak, buna karşı verilen demokrasi mücadelesinde dün olduğu gibi yarın da yer almaya devam edeceğiz” diye konuştu.
ZİYARETLER DEVAM EDECEK
HDP Eş Genel Başkanı Sancar ise, konuşmasında Meclis’te görüşmeleri devam eden bütçeye dair, “Biz de ‘Halka Bütçe’ adıyla bir kampanya başlattık. Öncelikle emek ve meslek örgütlerini ziyaret etmeyi bu programın başına koyduk. Sadece emek ve meslek örgütleriyle sınırlı olmayacak ziyaretlerimiz. Başka kurumları da ziyaret etmeyi planlıyoruz. Toplumsal kesimleri şu pandemi koşullarında mümkün olan ölçüde ziyaret etmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘EKONOMİK KRİZ SÖZÜ FAZLACA MASUM KALIYOR’
“Halka Bütçe” çalışmaları kapsamında bu zamana dek bulundukları temaslara dair de bilgiler paylaşan Sancar, “Arkadaşlarımız Eş Genel Başkan Yardımcıları düzeyinde heyetler şeklinde görüşmeler yapıyorlar. Amacımız halka bütçe için halkın temsilcilerinin sadece Meclis’te değil, toplumun her kesimiyle bir araya gelmeyi sağlamak. Yani halka bütçe, sadece halkı bu sürece katarak gerçekleştirilebilecek bir hedeftir. Yoksa bu iktidar halkı dışlayarak yönetmeyi esas almıştır. Bunu da pratiğiyle her gün yeniden göstermektedir. Türkiye çok boyutlu bir kriz içindedir. Bir ayağı ekonomidir ama sadece ekonomiden ibaret değildir kriz. Derin bir ekonomik kriz var. Ekonomik kriz sözünün fazlaca masum bir ifade olduğunu da burada vurgulamamız gerekiyor. Aslında söz konusu olan şey; halkın yoksullaştırılması, bir avuç yandaşın ve sermayenin daha da zenginleştirilmesi, korunması, kayırılmasıdır. Kriz esas olarak sofralardadır ve kişisel bütçelerdedir, yoksullaşmanın derinleşmesi ile anlatılması gereken bir durumdur” dedi.
‘HAZIRLANAN BÜTÇE YÜZDE 1 İÇİN'
Ülkede yaşanan ekonomik krizin giderek derinleştiğine vurgu yapan Sancar, “Biz de bu bütçenin sadece Türkiye’de yüzde 1’e yönelik olduğunu söylüyoruz. Yüzde 99’u dışarıda bırakan, kendi kaderine terk eden bir anlayışla hazırlandığını vurguluyoruz sürekli. Bunun tersini gerçekleştirmek mümkündür ama bunu gerçekleştirmek için mutlaka en geniş kesimlerin; demokrasi, emek ve adalet ekseninde bir araya getirmeyi başarmamız lazım. Evet şartlar ağırdır. Bu ekonomik krizin şu anda yarattığı başka sorunları da görmezden gelmeyelim” diye belirtti.
‘HEDEF HALKA BÜTÇE’
HDP Eş Genel Başkanı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası üzerinde de durdu. Sancar, bu konuda şunları söyledi: “İstifa ettirildi. Sanki bu yönetimde sorumlu bir bakanmış gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Oysa bir bütün olarak mevcut iktidarın politikalarının sonucudur. Bu sistemin yarattığı bir krizdir, bir sistem ve rejim krizidir. Bir bakanın istifasıyla çözülecek bir mesele değildir. İstifa belki geçici bir rahatlatma yaratmış olabilir iktidar kadroları açısından ama bu derin krizi bu şekilde yönetmeleri mümkün değildir. Bizim hedefimiz ‘Halka Bütçe’ şiarıyla bu sistemin çöküşünün faturasının halka çıkarılmasını önlemektir. Öncelikli hedef bu olmalıdır. Sistem çökmektedir, bu sistem sürekli kriz üretmektedir.”
Cumhurbaşkanı’nın sorumluluk üstlenerek kabinesiyle birlikte istifa etmesi gerektiğini ifade eden Sancar, şöyle devam etti:
“Baştan beri biz Cumhurbaşkanını kabinesiyle birlikte istifa etmesi gerektiğini söyledik. Sorumluluğu üstlenmeleri gerekiyor. Demokrasinin gereği budur. Ama bunun gereğini yerine getirecek bir demokratik zihniyetin iktidarda mevcut olmadığını da görüyoruz. İstifanın otomatik ve doğal sonucu erken seçimdir artık bu yönetim ve anlayışla ülke bir yere gidemez. Daha doğrusu bir yere gider ama gideceği yer felakettir.
EKONOMİYİ YÖNETMEYE ÇALIŞIYORLAR
Bunu bir an önce durdurmamız lazım. O nedenle krizin adını net koymak lazım. Yoksul, emekçinin sürekli olarak zarar görmesidir. Sağlık alanındaki kriz de daha çok yoksulların, emekçilerin daha çok sağlığından ve hayatından olması şeklinde yaşanmaktadır. Neden? Çünkü ekonomiyi yürütme gibi bir hedef koymuş bu iktidar, ekonomiyi yürütmekten kasıtları yandaşların karlarının garanti altına alınmasıdır ve yükseltilmesidir.
CİDDİYETSİZ VE SEFALET TABLOSUDUR
Sermayenin konumunu koruması ve daha da büyümesidir. Halkı düşünmeyen bir anlayıştır bu. O nedenle tedbirler de dünya standartları anlamında ihmal ediliyor; daha doğrusu kasıtlı olarak gündeme getirilmiyor. Dün Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında gündeme getirilen tedbirleri gördünüz. Zaytung haberlerine konu olabilecek kadar ciddiyetten yoksun bir sefalett tablosu sergilenmiştir bu kararlarla. Çünkü neyin, niçin hangi amaçla uygulanacağı anlaşılmadığı gibi pandeminin nasıl kontrol altına alınabileceği konusunda da herhangi bir veri ve işaret yok elimizde. Tam tersine verileri saklayarak ve yoksulları pandeminin insafına terk ederek iktidarlarını ve iktidarlarına destek olan yandaş sermayeyi korumak istiyorlar.
CUMHURBAŞKANI BU SORUMLULUKTAN KURTULAMAZ
Bizim anladığımız budur. Burada da sağlık bakan yardımcısını istifa ettirdiler. Sanki sorumluluk bir bakan yardımcısındaymış gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Ama söyledik; bu kriz sistemin krizidir. Günah keçileri göstererek, kurbanlar vererek iktidarın kendisi ve en başta Cumhurbaşkanı bu sorumluluktan kurtulamaz. Adalet krizi vardır, hukuk krizi vardır. Krizin olduğu her yerde fatura yine muhaliflere ezilenlere yoksullara ve sahipsizlere çıkarılmaktadır.
ADALET SAĞLANMAZSA DÜNYA YIKILIR
Kemal Kurkut davasını hiçbir şekilde unutmayacağız, unutturmayacağız. Gözlerimizin önünde bir cinayetin nasıl aklanabileceğini toplumla dalga geçercesine pervasız bir tutumla gözler önüne serdiler, Adalet Reformu’ndan söz ediyorlar. Biz söz var; “Adalet yerine gelsin isterse dünya yıkılsın.” Aslında onun başlangıcı tersinden bir ifadedir. Adalet sağlanmazsa, dünya yıkılır. Bunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu da derin bir krizdir. Siyasi kriz de ortada, bu iktidar gününü kurtarmaya çalışmak dışında herhangi bir programa sahip değildir.
BİR ARAYA GELİP BU GİDİŞATI DURDURABİLİRİZ
Günü kurtarmanın anlamı da şudur; iktidarı sürdürmek, yandaşları kollamak. Bu adaletsiz düzeni sürdürmek adına halkın büyük bir kısmı ağır bedellerle karşı karşıya kalıyor. Biz de diyoruz hep birlikte adalet, eşitlik ve demokrasi isteyen bütün çevreler bir araya gelelim, bu gidişatı durduralım. Bir toplumsal talep haline getireceğimiz erken seçimle iktidarı istifaya zorlayalım. Daha sonra bir seçimle bu iktidarı gönderelim. Erken seçimin talebinin tek başına bu iktidarını göndermeye yetmeyeceğini biliyoruz. İktidarın kendiliğinden istifa etmesini de beklemiyoruz. Ama eğer geniş kesimler bu talebi sahiplenirse, o zaman durum değişir. İstifa ve erken seçim talebi bir toplumsal mücadele konusu olmalıdır. Buradan büyük bir toplumsal basınç yapmayı hedeflemeliyiz. Burada hep birlikte mücadele etmekten başka bir yol yoktur.
İSRAFA KARŞI ÇIKMAMIZ GEREKİYOR
KESK bu anlamda önemli bir birikime ve özel bir sicile sahiptir, emek, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde her zaman özel bir yeri olmuştur. Bundan sonra da böyle olacaktır bizim KESK ile istişarelerimiz sadece bu tür dönemlerle sınırlı değildir. Emek alanındaki bütün çalışmalarımızda doğrudan doğruya KESK’ten görüş ve öneri alıyoruz. Bütün emek ve meslek örgütlerine de bütün STK’lere halkın çeşitli kesimlerini temsil eden ne kadar kuruluş varsa hepsine çağrımızı tekrar ediyoruz. Gelin bu gidişatı birlikte durduralım… Bu bütçenin halk lehine dönüşmesini şimdi sağlamayız belki ama bu iktidarı ilk seçimde değiştirirsek, o zaman halk için bütçe talebinin yolunu açmış oluruz. Bu bütçenin başlığını ‘Savaşa, Yandaşa Ve Saraya Değil, Halka Bütçe’ diye koyduk. Saraya savaşa ve yandaşa değil, halka bütçe istiyoruz biz. Halka bütçe sağlayabilmemiz için savaşa, ranta ve israfa karşı çıkmamız gerekiyor. Bunları hep birlikte başarabiliriz. Bizleri kabul ettikleri için şimdiden teşekkürlerimizi sunuyoruz unu de hep birlikte başarabiliriz.”
Sancar, sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
ÇAKICI’NIN KILIÇDAROĞLU’NA DÖNÜK TEHDİTLERİ
Sancar’a suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na dönük tehditleri soruldu. Sancar, “İktidar ortaklarından birinin yaptığı açıklama vahametin boyutlarını daha büyütmüştür. Şimdi gözler Cumhurbaşkanı’ndadır. Bakanlar bir yana ben Cumhurbaşkanı’ndan bu konuda bir açıklama ve açık tutum bekliyorum. Eğer bu suskunlukla geçiştirilir veya diğer ortağın yaptığı çerçevede bir tutum ortaya konulursa o zaman tablo daha karanlık ve ağır hale gelecektir. Bunun ne anlama gelebileceğini de Türkiye’nin yakın tarihinden pek çok ders ile biliyoruz. Türkiye’de bir Anayasa varsa, hala hukuktan söz ediliyorsa bu tür tehditlerin toplumun tamamını sindirmeye, yönelik tehlikeli gelişmelere kapı açan vahim gelişmelere kapı açan vahim olaylardan biri olduğunu hepimiz kabul etmek ve tavır koymak zorundayız. Tam da adalet ve demokrasi reformundan bahsedilirken, böyle bir tehlikeli gelişmenin önünde durmaması iktidarın niyetinin reform olmadığını gösteriyor. Bir açıklama yapmak ve bu gelişmeye karşı tavır koymak en başta Cumhurbaşkanına düşüyor. Çünkü tehdit mektubunda kendi adı da anılmaktadır. Cumhurbaşkanı ve kabine üyeleri ne yaparsa yapsın, bize düşen bu tehlikeye karşı bütün demokrasi güçleri ile birlikte daha kararlı mücadele etmektir. Daha vahim gelişmeler olmaması için en büyük görev demokrasi güçlerine düşmektir. Biz HDP olarak, meseleye bu şekilde yaklaşmaktayız ve bize düşeni bir kez daha yapacağımızı ifade etmek istiyoruz” sözleriyle yanıt verdi.
GELECEK PARTİSİ’NDEN HENÜZ TALEP GELMEDİ
Yakın zamanda tüm partileri ziyaret edeceklerini açıklayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ndan partilerine görüşme talebi gelip gelmediği sorulan Sancar, henüz bu yönlü bir talep almadıklarını açıklayıp, “Gelince zaten değerlendirip, cevabımızı vereceğiz” dedi.
Sancar’a gündemdeki yeni Anayasa tartışmaları ve muhalefet partilerinin bu konuda bir araya geldiği yönündeki iddialar da soruldu.
‘YENİ ANAYASA ARAYIŞLARININ İTİBARSIZLAŞTIRILMASINI REDDEDİYORUZ’
Sancar’ın bu soruya yanıtı; “Arkadaşlarımız orada neler yaşandığını, bu spekülasyon konusu yapılan toplantıları anlattılar. Önemli olan şudur. Anayasa dediğimiz şey, bir toplumsal sözleşmedir. Toplumun en geniş kesimlerinin katılmasıyla hazırlanmalıdır. Gündeme getirilen o toplantıda bir Anayasa çalışmasının söz konusu olmadığını taraflar açıkladılar. Fakat olabilir de. Muhalefetteki 4 partinin değil, olabilecek en geniş katılımla anayasa tartışmalarının yürütülmesini doğru ve gerekli buluyoruz. Bu olay üzerinden kapsamlı ve geniş katılımlı Anayasa arayışlarının itibarsızlaştırılmasını reddediyoruz. 2011’de TBMM’de grubu bulunan bütün partilerin eşit katılımıyla bir anayasa yapım çalışması yürütülüyordu. Yapılması gereken bunun ötesine geçmektir. Anayasa yapım süreci ile ilgili temel ilkelerinin en geniş katılımla yapılması çağrısını şimdi de yapıyoruz, geçmişte de yaptık. Ben hiçbir muhalefet partisinin bu manipülasyonlara prim vermemesini özellikle bekliyorum. Bu tartışmaların amacı elbette belli partilerin içinde sorunlar yaratmak olabilir. Fakat meselenin kendisi bunun çok ötesine geçen önümüzdeki dönem demokrasi, hukuk devleti ve adalet konularının daha geniş bir muhalif platformun oluşturulması ihtiyacıdır. Asıl ihtiyaç budur. Bunun karşılanması için sözü edilen toplantının daha somutlaştırılmış ve genişletilmiş halinin yapılması lazım. Bunun dışında yapılan spekülasyonları ve operasyonları çok fazla büyütmemek ve ciddiye almamak lazım. Asıl ihtiyacın belirttiğim çerçevede tartışılması lazım. Çağrımız bundan ibarettir” şeklinde oldu.